Bu tip paradokslar, felsefenin ve gayet ciddi araştırmaların konusu olsa da bence aslında tamamen kavram karmaşası örnekleri ve pozitif bilime ve gerçeklere zerre kadar faydaları da yok. Hatta geniş kitlelerin, felsefeden soğumasının da nedenlerinden biri.
Bu cümle de tamamen kavram karmaşası örneği. Yokluk ve varlık, birbirinin zıttı olan kelimeler. Yani aslında yokluk, var olamaz. Yoksa yoktur, bu kadar. "Kırmızı yokluk" gibi bir tamlamayı yazıp söyleyebiliyor olmamız, onun gerçek ya da var olduğu anlamına gelmez. "Kıpkırmızı bir okyanus" gibi bir şey bu. Öyle bir şey yok.
Bu nedenle "yokluğun varlığı" diye bir durum, gerçek hayatta olanaklı değil. Bu sadece bir kelime grubu. Bir söylem. Varlığın yokluğu da öyle. Bir şey varsa, vardır. Ona "yok" demek kendi içinde çelişkili.
Sayfalarca yazılabilir bunun üzerine. Binlerce başka, aslında anlam barındırmayan ama anlamı varmış gibi görünen kelime sarf edebiliriz. Ama hiç bir yere varamayız. Gereksiz ve yorucu bir çabadır bu.
Ki yaratıcının varlığı üzerine dönen sohbetlerin de bir çoğunun bu yapıda olması zaten yeterince sıkıcı. Tamamen kelime oyunları. Yaratıcı ya vardır ya da yoktur. Biz istediğimiz kadar kelime oyunu yapalım. Bu da bir türlü anlaşılamıyor.