Çok Zor Bir Soru! Deve misali keşke sadece boynumuz eğri olsa!
Çünkü temelinde, eğitimin anaokulundan akademiye değin ne ifade ettiği ve bununla ne hedeflendiği ile ilgili bir sorunlar silsilesi yatıyor.
Ülkemizde eğitim 1950’lerden itibaren (köy enstitülerinin kapatılmasıyla), yeni sömürge ilişkileri çerçevesinde akıldan ve bilimden koparılarak azgın sermayenin çıkarlarına doğrudan endekslenmiştir.
Eğitim, geniş-yoksul-emekçi halk yığınları için tek tipleştirmenin, itaatleştirmenin, uyutmanın ve razı etmenin ; egemen sermaye sınıfının evlatları için ise yönetmenin-efendiliğin temel aparatı olarak hayatımıza sokulmuştur.
O gündür bu gündür başta IMF ve Dünya Bankası olmak üzere ülkemize kredi vb. yollarla kuruş değerinde borç verenin ilk koşulunun hep eğitim alanının onların koşulsuz, yasal, zihinsel ve ekonomik denetimine açık hale getirilmesi yönünde olması bir tesadüf değildir.
Bu süreç halen anaokulundan akademiye kadar devam etmektedir. İsmi hoş, içi boş bir eğitim sistemi. Ve ne yazık ki bilim üretmesi gereken özgür üniversitelerde, öğrenci seçiminden branş değişikliğine, tabela üniversitesi açmaktan sınavlara kadar her şeyi, bu minvalde, yeni sömürge ilişkileri çerçevesinde YÖK yürütmektedir.
Bu sürekli zikredilen yeni sömürge ilişkisi nedir: Sermaye eski usül orman kanunları ile yoksul, geri kalmış-bıraktırılmış ülkeleri işgal ederek, karıştırarak vb yollarla uzunca bir süre sömürdü. Ancak bu “sermaye sınıfı , anlaşabilmek ve kullanabilmek için sömürdüğü halkı, yine kendi menfaati için bir seviyeye taşımak zorundadır. Sömürüye razı etme amaçlı iletişim için okul açıp dil öğretmek, yağmaladığı malı limanlara taşıyıp ülkesine götürebilmek için demir yolu inşa etmek gibi..” hem çok masraflı hem de seviyesini zoraki yükselttiği halkın, din,dil,bayrak,bağımsızlık,özgürlük üzerinden “ortak düşman” vurgusu ile direnişlerine vesile oluyor ve bağımsızlık savaşlarının önünü açıyordu.
Sermayenin manevra yapması gerekiyordu. Sihir göreli kavramında bulundu: Bayrak,dil, bağımsızlık, özgürlük vb. her şey göreli. Ancak öte tarafta yarattığı yerel (bizden) işbirlikçileri eli ile ve tereyağından kıl çeker gibi sömürü, ekonomik bağımsızlığı felç ederek ve buna yönelecek zihinleri körelterek pekala daha rahat sürdürülebilirdi. Ne de olsa düdüğü çalan parayı verendi her zaman. Bugün olan o.
Eğitime yansıması zihinlerin köreltilmesine hizmet şeklindedir ve sadece yoksul-emekçi halk yığınlarına yöneliktir. Anasınıfından üniversiteye kadar…
Bugün üniversitelerimizin içinin her geçen gün boşalması, değer yitimi, üretememesi iradidir. Çünkü insan politik bir hayvandır. Politik hayvan olmak evrimsel sürecin, teori ile pratiği aynı anda icraya mecbur bırakışının bizlere yaşamsal bir hediyesidir. Bunlardan birini (pratiği) koparırsanız bu hayvanı her avcıya açık hale getirecek topal bir varlığa dönüştürürsünüz.
Eğitim sistemimizdeki temel sorun budur. Bu çoğu zaman ezbere eğitim, salt diploma amaçlı okul ve kamusal eğitim alanının tasfiyesi ile dizginsiz türeyen, türetilen dernek, vakıf, özel isimli okullar şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Ve yine anaokulundan üniversiteye kadar.
İyi de bunca açıklamanın soru ile ne alakası var denebilir. Alaka yanlış yolda doğru ayakla yürünemeyeceği gerçeğidir. Yanlış iliklenen ilk düğmeden sonrasının da yanlış olacağının kaçınılmazlığıdır.
YÖK eli ile özünü yitiren, özü iradi olarak yitirtilen bir eğitim sisteminde, hele ki akla ziyan bir şekilde akıl ve bilimin egemen olması gereken üniversitelerimizden aklın ve bilimin kovulduğu bir zeminde, sorunuza yönelik cevabın akıl dahilinde bir karşılığının olmadığıdır, olamayacağıdır.
Dilerseniz aynı soruyu asıl muhatabı olan kuruma sorun cevap alamayacaksınız. Cevap alamayacaksınız çünkü bugün üniversitelerimiz bir maddi getiri aracıdır. Sınavlar bu yüzden ücretlidir.
Çünkü sınav sistemimiz kazanmaya, keşfetmeye ve geliştirmeye değil elemeye yöneliktir. Hele ki emekçi-yoksul halkın bir üyesi iseniz, zaten bu yaşa kadar adil olmayan sayısız elekten geçerek buraya kadar varmışsınız demektir, yaşadığınız sorun sadece buna bir elek daha ekleme işidir hepsi bu.
Sermaye-zengin kesiminin asla böyle bir sorunu olmaz. Çünkü dilediği zaman dilediği yerde dilediği okula parayı basıp gider, dilediği bölümü okur, olmadı mı kendi üniversitesini kurup oradan amacına ulaşır, olmadı mı diplomayı, sertifikayı, yeterlilik belgesini satın alır. Ne de olsa o efendinin safında ve müstakbel efendiler arasındadır. Ona her kapı açık, her yol mübah.
Keşke en büyük sorunumuz sorduğunuz soru ile sınırlı olsa. Deve misali keşke sadece boynumuz eğri olsa…