Coğrafya, kültür gibi beşeri etmenler aile bağları üzerinde neden etkilidir?
Çünkü Avrupalılar çocuklarının da ayrı bir birey olduğunun farkında. İyi eğitimliler ve olgunlar. Türkiye'deki ailelerde maalesef ki böyle bir anlayış söz konusu bile değil. Çocuklarının hep bebek kalacaklarını zannediyorlar ve kendileri başaramadığı her şeyi çocuklarına yük bindiriyorlar. Avrupa'da 18 yaşına geldiklerinde birçok aile çocuklarının ellerinden üstünü çekerler, ilerde kendine daha sağlıklı ve iyi bir hayat kurmaları için erken yaşta serbest bırakmaya ve çalıştırmaya başlarlar. Hatta bazıları evini ayırmasını bile ister. Bizde 'ağaç yaşken eğilir' diye harikulade bir söz var ama herkes çocuğunu kundaklara sarıp büyütüyor. Avrupa'nın bu kadar ileride olmasının en önemli sebeplerindendir. Amerika'da ise durum çok daha farklıdır.
Konuya anne baba tutumlarından bahsederek giriş yapmak istiyorum. Anne-baba tutumları, genel olarak çocuğun yetiştirilmesinde anne ve babanın başvurduğu sözsel ve fiziksel iletişimleri kapsar. Benimsenen bu tutum ve davranışlar, birey psikolojisi üzerinde ciddi etkiler bırakmaktadır. Nedir bu tutumlar?
Bizim kültürümüzde sıklıkla Otoriter ve Koruyucu anne baba tutumları kullanılmaktadır. Otoriter tutumda aile, çocuğun yerine kararlar alır. Aşırı Koruyucu tutumda ise tabiri caizse "kirpi, çocuğunu 'pamuğum' diye sever." durumu söz konusudur. Ailelerin, bu tutumları sergilemeleri ise sizin sorunuzun cevabını oluşturuyor. Yurt dışındaki aileler daha çok çocuklarının bireyselliklerine odaklanmaktadırlar. Biz ise biraz daha koruyucu bir tutum sergiliyoruz. Bu durum aslında pek de iyi bir anlam ifade etmiyor çünkü çocukların belirli yaşlarda kazanmaları gereken beceriler var. Örneğin; Erikson'a göre 2-3 yaş arası Özerkliğe Karşı Kuşku ve Utanç dönemine tekabül eder ve bu dönemde çocuklar için kritik olan duygu "bağımsızlık" duygusudur. Ebeveynler, bu dönemde çocukların kendi başlarına gerçekleştirmeleri gereken özbakım becerilerini çocuklarının yerine yaparlar ve onların bir çok gelişim alanına büyük bir darbe indirirler farkında olmadan. Diğergamlık ya da özgecilik diye tanımlayabileceğimiz ve en basit anlamda "Sen ağlama, senin yerine de ben ağlarım" diye tabir edebileceğimiz bir tutumla yetiştirdiğimiz çocuklar ileride tek başlarına karar vermekte zorlanan, basit bir kıyafet tercihi bile yapamayan bireylere dönüşüyor. Ayrıca ailelerin geç yaşta evlat sahibi olmaları veya zor yollarla çocuk sahibi olmaları da bu tutumların ana sebepleri olabiliyor.
Ancak ülkemizde de gayet bilinçli ebeveynlerde var. Her ne kadar gün geçtikçe toplumsal anlamda yozlaşsak da ebeveynler artık geçmişe göre daha bilinçliler, bilinçli olmak yolunda çaba sarfediyorlar. Çocuklarıyla ilgili daha çok şey merak ediyorlar. Burada önemli olan doğru kaynaktan bilgi edinmek. Ben okul öncesi öğretmenliği mezunuyum ve çevremde çocuk sahibi olan tanıdıklarımdan gerçekten çok soru alıyorum. Çocuklarını iyi bir insan olarak yetiştirmek istediklerinin farkındayım ve farkında olduğum diğer bir nokta ise yavaş yavaş gelenekselleşen tutumlar geride kalıyor. Dolayısıyla düşüncelerimizi ifade ederken çağın durumunu da göz önüne almamız gerektiğini düşünüyorum. Evet, bilinçsiz ebeveynler her yerde var ama hepsi Türkiye'de değiller. Her toplumun bilinçsiz bir kesimi var, belki bizde daha fazla. Ama dediğim gibi, kültürümüz değişiyor. Önceleri okul öncesi eğitim üzerinde çok durmayan veliler artık çocuklarını bu kurumlara gönderiyorlar. Öğretmenlerle işbirliği içerisinde onların olumlu kişilik gelişmelerine destek çıkıyorlar. Elbette sabit fikirler olacaktır ancak bilinçlenmeye çalışan velilere de haksızlık edilmemesi gerektiğini düşünüyorum.