Yol mu yürüyüş mü?
Bunlar birbirinden ayrılabilecek olgular değil, aksine birbirini bütünleyen olgular.
Bu, tıpkı yanlış yolda doğru adımın yahut doğru yolda yanlış adımın olumlu sonuç-varış üzerinde hükümsüz oluşu gibi.
Belki de bunu daha net açıklayabilmek için matematiğe başvurmalıyız. Eksi ile artının veya tersinin toplamı eksiltendir. Eksi ile eksinin toplamı da öyle. Bir tek artı ile artının toplamı arttırandır.
Dolayısı ile bunu yaşama indirgediğimizde çok farklı sonuçlar elde edemeyiz. Yanlış giden bir süreçten doğru bir netice alamayız. Alsak bile, ya büyük bir rastlantıdır ki arkasına baktığımızda sürece ve vesilesi ile sonuca etki eden mutlaka başka zıt etkenler görürüz.
Buradaki temel mesele neden sonuç ilişkisini doğru sıralamaktır. Sonucun nedenden önce gelebileceğinin ön görüldüğü tek alan atom altı dolanık parçacıklara özgüdür ve kesin değildir. Ancak biz gibi makro evrenin alt bileşeni olan toplumsal varlıklar için neden-sonuç sistematiği hala yaşamsal.
Bunu bugün itibarı ile aştığını iddia eden yegane felsefe egemen sistemin pragmatizm felsefesidir ve hiçbir etik ilke, doğru kaygısı taşımadan “amacıma hizmet eden her yol mubahtır, benim için yolun hükmü yoktur, sonuç esastır” der ve noktayı koyar.
Bu nokta koyuş özelde noktayı koyana netice itibarı ile avantajlar sağlasa da , toplamda meşru, doğru vb. olmayan bir sürecin, meşru, doğru olmayan neticelere mahkum olduğunu bugün dünya genelinde acı, kan ve gözyaşı ile ve bütün dünya halkları deneyimlemektedir. Sevgiyle…