Canlılık, kod olarak yaşamda kalma ve üreme üzerine evrimleştiği için, düşünce felsefe bazlı sofistike üst kognitif fonksiyonlar biraz da ikincil fonksiyon olarak görev almakta. Genellikle yaşamda kalmayla ilgili fiziksel ihtiyaçlarını karşılayabilme bir hedef olduğu için, düşünsel aktivasyon, farklı düşünebilme gibi kognisyonlar ?gereksiz? kalabiliyor. Toplumun büyük kısmı daima temel hayvansal seviyede yaşamına devam edecek. Evrimsel mekanizmaların emri olan yaşamda kal üre (sürüngen beyin ve limbik sistemden gelen dürtüler) etkisinde kalmak oldukça muhtemel. Kişinin korteks aktivasyonunu kullanması, çevresel normlara karşı çıkabilmesi için önemli nedenlere ihtiyacı var. Farkındalık düzeyi her bireyde farklı olsa da, çevresinin ürettiği kişiler daima çıkarlarını karşılamaya odaklı zihinler olacaklar. Bunu kabul etmek zorundayız. (Odun her zaman öz den fazladır) Entropik bir evrendeyiz ve harcanan, yok olan, bozulan bir zeminin üretimiyiz. Bu durumda üreme yeme içme kısır döngüsünde kalan bireyleri suçlamak yerine büyük resimden bakmak daha anlamlı olacaktır.
Diğer yandan da sofistike felsefi ihtiyaçları olan, genel popülasyona ait NORMlara yabancılaşan, anlamsız bulan insanlar da tek başına değil. Sadece birbirini bulmakta zorlanıyorlar. Bunun için de kitap kulüpleri, çeşitli etkinlikler, kurslar gibi anlamaya açık, zihinsel olarak sınırlarını zorlamayı bir amaç edinmiş bireyler için birer fırsat. Tabii ki bilim platformları da öyle evrim ağacı gibi.
Bizler birey olarak toplumun kısır döngülerinde bulunamıyoruz, o şablonların içine girip şeklini alamıyoruz diye kendimizi asosyal hissetmemeliyiz. Onlar bizim yaklaşımımıza uzaklar. Herkesi merkeze alıp, norm tanımı kabulü yapamayız. Kültürel geleneksel kalıplara karşı çıkmadan kendimizi bulamayacağımız için, çevremizdeki insanlara mahkum hissetmiyor olmamız gerekir. Eğer içsel olarak gelişim çabamdan EMİN isem, başka bireylerin eylemleri üzerinden kendimi tanımlamam, değerlendirmem, yargılamam hata olacaktır. Diğer bireyleri de yargılayamam, çünkü dev bir evrimsel sürecin sonucu olarak bireyler birincil güdülerinin peşinde.
Yaşamdaki rolümüzü bulmak için KENDİMİZİ TANIMAK, SINIRLARIMIZI AŞMAYA ÇALIŞMAK, PARÇASINI OLUŞTURDUĞUMUZ BÜTÜNÜ ANLAMAYA ÇALIŞMAK için elimizden gelen herşeyi yapmak zorundayız. Bu yolda çevremizdeki kişilerin ne yaptığı, bize nasıl yaklaştığı vs hiç bir öneme sahip değil. Eğe içsel olarak gelişim mayamız varsa, niteliksiz bireylerle sosyalleşme gibi bir amaç ne kadar gereksiz ve anlamsız değil mi. İşte bu aşamada bizim gibi insanların amaçlarına da hizmet edebiliriz, kendimiz de üst bir amaç bulup bunu gerçekleştirebileceğimiz bizim gibi kişilerle buluşabiliriz. Herkes özel ve önemlidir. Biz de öyleyiz. O zaman bizim eylemlerimiz de önemli. ÖZ ya da ODUN olma tercihi de tamamen bana ait. Tabii ki bunun farkındaysam.