Zekanın birçok alt başlığı var: sayısal, duyusal, duygusal, mantıksal, işlevsel... Doğa bilimlerini matematik gibi GERÇEK bir araçla ifade etmemiz maddenin, atomun nasıl kontrol alınabileceği hakkında bize ipuçları verdi. Örneğin fizik biliminde matematik yerine felsefi mantık kursaydık muhtemelen kuantum fiziğini hiçbir zaman anlayamayacaktık. İşe yararlık açısından SAYISAL ZEKA diğer zeka biçimlerini arkada bırakıyor.
Ancak her şey yerinde güzeldir. Sayısal zeka sosyal ilişkilerde pek bir işe yaramaz, sadece hesaplamalar ve evreni tanımlamakta işe yarar. Dikkat edin tanımak demiyorum, tanımlamak. Tanımak ayrı, tanımlamak ayrı. Zekamız bir dosyayı farklı biçimde açabilecek bir program benzeri evreni duyularımızla algılamamızı sağlayan bir araç.
Herkesin zekası aynı türden derken, ele aldığınız ortam önemli. Bir matematik sınavında herkesin sadece sayısal zekası aktiftir. Ancak düşüncenin yoğun olduğu etiğin, siyasetin kısacası felsefenin tartışıldığı ortamda sayısal zeka çöker yerini mantığa bırakır.
Demek istediğim burada ele alınan ortam önemli. Bütün bilimler natüralist bir felsefenin kabulüne dayalı olduğu için bu felsefeye göre mistik düşüncelerin bir manası yok. O yüzden mistik düşünenlerin dikkate değer olacak ifadeleri ve dolayısıyla zekaları da yoktur. Ancak bilimden çıkıp farklı bir temelde ise belki de mistisizm çok daha işlevsel olur.