Şimdi şöyle, beynin "veri tipi"ni illa bir kalıba sokmaya çalışabilirsin ama bu iş programlamadaki int ya da string gibi tıkır tıkır işleyen, sabit bir şey değil; çok daha dinamik ve açıkçası, havalı bir şekilde daha çetrefilli bir durum. Temelde bir tüyün dokunuşundan tut bir senfoniye kadar her şeyi temsil eden nöronlardaki bilgi, elektrokimyasal sinyallere, özellikle de aksiyon potansiyelleri dediğimiz, ya hep ya hiç tarzı standart elektriksel "ateşlemelere" dönüştürülüyor. "Veri"nin kendisi de büyük ölçüde bu ateşlemelerin oluşturduğu desenlerde, yani nörobilimcilerin nöral kodlama adını verdiği bir yöntemle şifreleniyor. Bu da tek bir format değil, bir sürü stratejiyi barındırıyor: Mesela hız kodlaması var ki burada olay tamamen ateşleme sıklığıyla alakalı (çok ateşleme, güçlü sinyal gibi düşün); zamansal kodlama var ki burada ateşlemelerin hassas zamanlaması ve aralarındaki süreler bilgiyi taşıyor, özellikle işitsel yollardaki gibi acayip detaylı veri temsillerine imkan tanıyor; bir de popülasyon kodlaması var ki bilgi, kocaman bir nöron grubunun ortak faaliyetiyle, çoğunlukla da seyrek dağılımlı temsil dediğimiz bir yapıda, yani belirli bir uyaran için nöronların sadece ufak bir kısmının aktif olduğu bir şekilde temsil ediliyor. Duyusal girdiler böyle karmaşık, hem mekansal hem zamansal örüntülere sahip sinaptik iletim ve aksiyon potansiyeli yayılımlarına çevriliyor; nörotransmitterler de bu süreçte sinaptik aralıklarda sinyalleri ayarlayan kritik kimyasal haberciler olarak devreye giriyor. Yani anlayacağın, sabit bir "veri tipi"nden çok, sürekli akış halinde, çok boyutlu bir ateşleme dizisi cümbüşü.