Polonyum-210, Batrakotoksin ve Risin gibi son derece spesifik ve az miktarda bile ölümcül etkisi olan zehirleri tespit etmek normal bir toksikolojik taramadan çok daha ileri teknikler gerektiriyor. Mesela Polonyum-210'u standart radyasyon ölçerlerle yakalamak çok zor çünkü temel olarak alfa parçacıkları yayıyuor. Bu durumda otopside alınan idrar, kan ya da doku örneklerinde alfa spektrometrisi veya özel gama spektroskopisi yaparak 803 keV civarındaki karakteristik foton salınımını yakalayabiliriz.[1] Litvinenko vakasında da Polonyum-210 bu şekilde kanıtlanmıştı mesela.
Batrakotoksin açısından durum daha da hassastır; doğada özellikle bazı Güney Amerika kurbağalarında bulunan bu nörotoksin kalp ve sinir dokusunda mikroskobik hasarlar bırakıyor. Otopsi sırasında alınan kalp dokusu incelendiğinde kardiyak dokuda anormal elektriksel iletim bulguları ekstrem mikroskopik değişiklikler girebiliyoruz. Bu süreçte LC-MS (sıvı kromatografisi-kütle spektrometrisi) gibi ileri düzey analitik yöntemlerle doku veya kan örneklerinde molekülün izine rastlamak tabii mümkün. Risin ise bir protein yapısında toksin olduğundan ELISA gibi immünolojik testler veya kütle spektrometrisi kullanarak varlığını saptarız. Karaciğer, dalak ve böbreklerdeki nekrotik lezyonlar ve karakteristik doku bulguları da risin zehirlenmesinde bize ipuçları verir.
Maalesef bu üç ajan için de bilinen spesifik bir panzehir benim bildiğim kadarıyla yok. Polonyum-210 için destekleyici tedavi ve mümkünse vücuttan atılımını hızlandıracak şelatlama yöntemleri denenebilir ancak başarı tabii çok sınırlı. Batrakotoksin ve risin zehirlenmelerinde ise tedavi tamamen semptomatik ve destekleyicidir; kalp ritmi bozuluyorsa antiaritmik ilaçlar, solunum sıkıntısı varsa mekanik ventilasyon gibi tedbirlerle hastanın yaşamsal fonksiyonlarını korumaya çalışırız.
Kaynaklar
- A. C. Nathwani, et al. (2016). Polonium-210 Poisoning: A First-Hand Account. The Lancet, sf: 1075-1080. doi: 10.1016/S0140-6736(16)00144-6. | Arşiv Bağlantısı