Tabiki de. Aslında evrim ölümle çok yakından ilişkilidir. Bu durumu zehirli hayvanlar üzerinden örneklendirebiliriz.
Aposematizm; bahsettiğiniz zehirlenme meselesi ile doğrudan ilgilidir. Zerhirli canlılar(şurada bahsedilen terminolojideki zehirli) pek çok türde kendilerini belirginleştirecek renk ve desenler kullanırlar. Kendilerini yırtıcılardan savunmak için kullandıkları zehirler yırtıcılar tarafından saldırıya uğradıklarında yırtıcılarına zarar verir ancak kendileri de bu saldırıdan zarar görür. Bunu engellemek için zehirli olmayan hayvanlardan farklı görünmeye doğru bir evrim baskısına sahip olurlar çünkü onlarla karıştırılmaları işlerine gelmez. Avcılar ise bu kendine has desen ve renklere sahip canlılardan ürkecek şekilde bir seçilim baskısına uğrarlar. Çünkü onları yiyen ölüyor. Tabi bazı zehirsiz cancılar da bu zehirlilere benzeyecek evrimsel sürece girebilir. Böyle olunca avcılar ikisini ya ayırt edecek ya da fazla da korkmayacak hale gelebilir. Bu durumda zehirli olan dezavantajlı olur çünkü zehirli olmayan ve kendine benzeyen av yüzünden onlarla karıştırılıp saldırıya uğrayabilirler. Mesela rengarenk kurbağalardan korkmamak avcıları öldürüyorsa bu avcılar üreyemez ve korkak avcılar ürer. Oldu ki bu zehirli kurbağaların nesli tükendi ve bunlara benzeyen ama zehirli olmayan hayvanlar kaldı. O zaman korkmayan avcıların sayısı günden güne artacaktır.
Burada avcıları insanlarda olduğu gibi tecrübe kurtarabilir. Lakin çoğu kez daha ilkel güdüler işe yarar. Örneğin avları konusunda seçici olmayanlar ölmeye daha meyilli hale geliyorsa bu avını seçenler hayatta kalacaktır. Bu seçme basit bir fobi ile olabilir, illaki tecrübe gerekmez. Örneğin fareler hiç kedi görmeseler bile kedi idrarının kokusundan korkarlar. O koku farelerde adrenalini tetikler ve o kokudan kurtulmaya çalışırlar. Aynı şekilde biz insanlar da daha önce hiç görmesek bile çürük et kokusundan rahatsız olur, uzaklaşmaya çalışırız. Oysaki aynı koku leş yiyici hayvanlar için cezbedicidir. Bunlara benzer bazı fobilerin de genetik olduğu düşünülmektedir. Örneğin örümcek fobisi, tripofobi, yükseklik korkusu vs.
Buradaki seçilim baskısı her zaman bir fobi geliştirmek şeklinde olmaz. Bazen direnç geliştirme yönünde de seyredebilir. Örneğin bal porsukları gibi. Bu durumda da zehirli hayvanlardan korkanlardan çok zehire direnç gösterenlerin üreme avantajını elde tuttuğunu görürüz. Belki yiyecek bulmanın zorluğu, belki o türün zaten bir miktar dirence sahip olup bunu geliştirmesinin daha kolay olması buna sebep oluyor olabilir. Tabi bizim türümüzde olduğu gibi zekanın gelişimi ve iletişim ile zehir direnci veyahut genetik fobiye gerek kalmadan ölümcül canlıları tanımayı öğrenebiliriz. Belki bu durumda da seçilim baskısının öğrenme beceresi ve iletişimi arttırma yönünde olduğunu düşünebiliriz. Dediğim gibi her zaman aynı seyirde olmak zorunda değil.
Basitçe evrim çeşitlilik ve bir eleme sistemi üzerinden yürür. Türün içindeki çeşit çeşit varyasyondan kimlerin neslini devam ettirme şansının daha yüksek olduğunu çevre belirler. Ölüm üremenin önünde ciddi bir engeldir. Bu yüzden bu elekte ölüm çok belirleyici bir etkendir. Genetiğindeki kendine has özellikler sayesinde ölümden en azından yeterince üreyene kadar kaçınabilen varyasyonlar neslini devam ettirmede daha başarılı olacaktır.