Bu soruda hatalı bir algı var aslında. İnsan, en zeki canlı. Ama düşünebilen, bilinci veya aklı olan tek canlı türü değil. İnsan en zeki olduğu için diğer canlıların düşünemediğini, aklı, bilinci, zekası olmadığını düşünmek en hızlı koşan hayvan olan çitaya bakıp "Diğer hayvanlar neden koşamıyor?" diye sormaya benzer. Elbette insanın böyle bir zekaya sahip olmasının nedenleri araştırılabilir ama bu diğer canlıların düşünemediği, bilinci olmadığı anlamına gelmez. Hatta her hayvanın zekası farklı kategoride olabilir. Canlılara dikkatli bir açıdan bakılacak olursa baş döndürücü zekaya birçok örnek bulunabilir. Cümlelerdeki bağlantılara tıklayıp ilgili içeriklere gidebilirsiniz, şimdilik "İnsan, Düşünebilen Tek Hayvan Türü mü? İnsan Harici Hayvanların Bilinci Var mı?" sorusundan devam edelim:
***
Hayvanların bilinçli olup olmadığı sorusu 100 yılı aşkın bir süredir detaylı bir biçimde araştırılmaktaydı ve bilim çevreleri bu konuda, birkaç on yıl öncesine kadar net bir şekilde ikiye bölünmüş durumdaydı: bir grup bilim insanı hayvanların insanınkiyle kıyaslanabilir ve aynı kulvarda bir bilinci olmadığını veya hiç bilinçleri olmadığını savunurken, diğer bir grup bilim insanı, diğer hayvanların da insanlar gibi bilinci olduğunu iddia etmekteydi. Her ne kadar yapılan her yeni araştırmayla ikinci grubun, yani insan haricindeki hayvanların da bilinci olduğu argümanı güç kazansa da, bilim camiasının ortak olarak dillendirdiği bir anlaşma bulunmuyordu.
Evrim Ağacı olarak bizler de, 2010 yılında kurulduğumuzdan bu yana sürekli olarak insan dışı hayvanların da bilincinin bulunduğunu, sadece beyin evriminin farklı yönlere gitmiş olmasından ötürü insanın en yüksek zekaya ve bilince sahip hayvan türü olduğunu, bunun insanı "insan" yapan özellik olduğunu, her türün kendine has özellikleri olduğunu ve bu özelliklerin birbiriyle kıyaslanmasının hatalı yargılara neden olabileceğini (insan çok zeki, dolayısıyla diğer canlıların zekası yok demenin çita aşırı hızlı koşuyor dolayısıyla diğer hayvanlar koşamaz demekle eşdeğer olduğunu) farklı şekillerde anlatmaya ve öğretmeye çalışmıştık ve halen de bu tutumumuzu sürdürüyoruz. İzah edelim:
İnsanlar; gezegenimiz üzerindeki en ileri düzeyde düşünebilen hayvan türüdür; ama düşünebilen tek hayvan türü değildir. Beyni olan her hayvan düşünebilir, planlayabilir, kararlar alabilir. Sadece insan bunu bir (veya birkaç) adım ötede yapar.
Bunu şöyle düşünebilirsiniz: Her canlının kendine has üstünlükleri, evrimsel süreçte diğerlerinden öteye gidebilmiş özellikleri vardır. Tıpkı kartalın insandan çok daha üstün görüş ve uçuş yeteneği olması, çitanın karaların en hızlı koşucusu, balinaların gezegenin en büyük hayvanları olması gibi, insan da gezegenin en ileri düzeyde düşünebilen hayvanıdır. Her birinin evrimi kendine hastır, evrimsel hikayeleri kendilerine özgüdür. Zaten bu sebeple, ortak olan sayısız özellikleri bir yana, kendilerine özgü bu şekilde birkaç özellik evrimleşebilmiştir.
Nasıl ki çitanın karaların en hızlı koşan hayvanı olması, diğer hayvanların koşamadığı anlamına gelmiyorsa; insanların gezegendeki en ileri düzeyde düşünebilen hayvan türü olması, diğer hayvanların düşünemediği anlamına gelmez. Kaldı ki, yapılan tüm bilimsel araştırmalar, diğer hayvanların da; özellikle memeliler ve kuşların da çok ciddi düşünme, algılama, karar verme yetenekleri olduğunu göstermektedir. Konuyla ilgili olarak aşağıda tavsiye edilen yazı ve makalelerimize göz atmanızı önemle tavsiye ederiz.
İşaret dilini kullanarak insanlarla iletişim kurabilen Washoe ile ilgili çarpıcı bir hikaye...
Bilim Camiası Anlaşmaya Vardı!
İşte bununla paralel olarak, Cambridge Üniversitesi'nde yapılan Francis Crick Anma Konferansı'nın 7 Temmuz 2012 tarihli toplantısında birçok farklı bilim camiasını temsilen etkinliğe katılan ve hayvan davranışları ile bilinci konusunda araştırma yapan uzmanlar, bilim camiasında artık aksi iddia edilmesi güç bir biçimde, diğer hayvanların da bilince sahip oldukları konusunda hemfikir olduklarını ilan ettiler.
Her ne kadar hayvanlarla bir miktar zaman geçiren her birey, onların birer "biyolojik makine" olmadığını, tamamen içgüdülere bağımlı değil, kendi özgün kararlarını alabilecek bilince sahip olduğunu kolaylıkla fark edebilecek olsa da, bilimsel şüphecilik dahilinde sadece duygusal kanılarla bu yargıya varmak doğru olmazdı ve bilim insanları da bu yüzden oldukça açık bir gerçek gibi gözüken bu konuya uzun yıllardır şüpheci yaklaşmaktalardı.
Her yıl düzenlenen ve bilim camiasının en önemli ve prestijli toplantılarından biri olarak görülen ve bu yılki ayağı geçtiğimiz Temmuz'da düzenlenen Francis Crick Anma Konferansı'nın ana başlığı İnsan ve İnsan-Dışı Hayvanlarda Bilinç olarak seçildi.
"Hayvanla gerçek insan arasındaki kayıp halka muhtemelen biziz." Konrad Lorenz (7 Kasım 1903 - 27 Şubat 1989, Avusturyalı zoolog, etolog ve ornitolog, 1973 Nobel Fizyoloji Ödülü sahibi, modern etolojinin -hayvan davranışları biliminin- babası olarak bilinmektedir)
Konuyla ilgili olarak İngiltere'nin en önde gelen akademileri ve bilim grupları (aralarında Cambridge Üniversitesi, Churchill Koleji gibi üniversiteler bulunuyordu), İnsan-Dışı Hayvanlarda Bilincin Varlığına Dair Cambridge Anlaşması başlığıyla, Stephen Hawking gibi bilim insanlarının şahitliğinde imzalanan bilimsel anlaşmanın (ilanname/deklarasyon) önemli bazı satırları şöyle:
"Kuşlar, davranış konusunda, nörofizyoloji açısından, nöroanatomi açısından bizlere bilincin evrimine dair çarpıcı bir paralellik göstermektedir. İnsana yakın bir bilincin varlığı, özellikle Afrika gri papağanı gibi türlerde çok net bir şekilde gözlenmiştir. Duygusal ağlar ve algısal mikrodevreler bakımından memeliler ile kuşlar arasındaki benzerlik (homoloji) şimdiye kadar sandığımızdan çok daha fazladır. Üstelik bazı kuşlarda, REM uykusunu ayarlayan devreler başta olmak üzere, memelilerinkine benzer nöral uyku devreleri keşfedilmiştir, öyle ki özellikle zebra ispinozlarında yapılan bu gözlemler, memelilerde gördüğümüz gibi gelişmiş bir neokorteks yapısının bilincin oluşması için şart olmadığını anlamamızı sağlamıştır. Saksağanlar üzerinde yapılan davranış çalışmaları, insan, insansı maymunlar, yunuslar ve fillere şaşırtıcı derecede benzer özbilincin varlığını ispatlamıştır. (...) Şunu ilan etmekteyiz:
Bir neokorteksin varlığının bir organizmanın duygusal durumlara sahip olması için bir zorunluluk olmadığını görüyoruz. Farklı bilim dallarından gelen ve aynı noktada birleşen araştırma verileri ışığında, insan dışı hayvanlarda da bilincin varlığını gösteren yeterli sayıda nöroanatomik, nörokimyasal ve nörofizyolojik özelliklere ulaşılmıştır ve bu hayvanların da istemli davranışlar sergileyebildikleri gösterilmiştir. Sonuç olarak, elimizdeki delillerin fazlalığı, insanların bir bilinç oluşumu için gereken nörolojik bileşenlere sahip olma konusunda eşsiz olmadığını göstermektedir. Tüm memelileri ve kuşları kapsamakla birlikte, ahtapotlar gibi başka birçok diğer hayvanı da içine alan bir insan-dışı hayvan grubunda bu nörolojik bileşenler bulunmaktadır."
Metnin tamamına buraya tıklayarak İngilizce olarak erişebilirsiniz.
Önümüzdeki dönemde anlaşmaya çok daha fazla araştırma grubu, üniversite, enstitü ve bilim ekibinin dahil olması bekleniyor. Ancak böylesine prestijli bir toplantıda bu ilanın yapılması, artık bilim camiasında bu konuda aksi görüşü savunan neredeyse kimsenin kalmadığını anlamak konusunda yeterli bilgileri sunuyor.