Maalesef bu çok makul bir yöntem olmaz. Çünkü uzaya gönderilen fiziksel cisimler, ışık hızının inanılmaz altında bir hızla yol kat edebiliyorlar. Örneğin insanlığın uzaya gönderdiği en hızlı nesne Parker Güneş Sondası, saatte 692.000 kilometre hızla gidebiliyor. Bu, ışık hızının %0.06'sı demek.
Öte yandan son 200 yıldır yaptığımız ve ışık hızında yayılan radyo dalgalarımız bile, Samanyolu Galaksisi'nde aşağıda sağ alt köşede maviyle gösteren alana kadar ulaştı:
Dolayısıyla fiziksel bir nesneyle uzaylılara yerimizi söylemeye çalışmak oldukça başarısız bir yöntem olurdu. Bunun yerine farklı dalga boylarında sinyaller göndermek her zaman daha etkili olacaktır.
Yine de Voyager sondalarıyla fiziksel işaretleri de uzaya gönderdik; ama onlar bırakın yukarıdaki mavi nokta uzaklığına erişmeyi, daha Güneş Sistemi'nden yeni çıkabildiler:
Kıyas olması bakımından, Voyager 1'in radyo dalgalarımızın şu anda ulaştığı yere ulaşması 3.5 milyon yıldan fazla sürecek. Halbuki o radyo sinyalleri içine koordinatlarımızı ve diğer bilgilerimizi girebiliriz ve çok daha hızlı bir şekilde uzaya yayabiliriz. Pankarta gerek olmazdı.
Asıl soru şu: (Varlarsa) uzaylı medeniyetlere yerimizi açık etmeyi gerçekten istiyor muyuz? Bu, o mesajın sonuçlarıyla gelecek nesiller yüzleşeceği için, onların rızası olmadan yapmamız gereken bir şey mi? Uzaylı medeniyetlere yerimizi bildirmenin ardında yatan motivasyon tam olarak ne? Bu konudaki bir yazımız burada. Ayrıca Fermi Paradoksu konusuna da göz atmanızı öneririm.