Karadeliklerde başka bir yerden çıkış algısı aslında bilimsel gerçeklerle hayal gücünün bir karışımı gibi bir şey. Uzayın en yoğun ve en esrarengiz noktalarından biri olarak yerçekimleri o kadar güçlü ki ışık bile kaçamıyor. Bu da doğal olarak onları büyük bir bilinmez haline getiriyor. Asıl ilginç olan ise burada fizik yasalarının adeta devre dışı kalması. Genel görelilik diyor ki merkezde tekillik denilen bir nokta var. Sonsuz yoğunlukta, sıfır hacimli bir yer. Ve burada fizik bildiğimiz haliyle işlemiyor, bu da insanları acaba geçit mi? başka bir yere açılan bir tünel mi? diye düşündürüyor.
Solucan delikleri veya Einstein-Rosen köprüleri gibi teoriler bu yüzden ortaya atıldı, sanki karadelikler uzayın başka bir yerine ya da farklı bir evrene açılan bir kapı olabilir gibi. Bilimkurgu da bu fikirleri hemen sahiplendi karadelikler öteki evrenlere açılan kapılar olarak hayal edilmeye başlandı. Ama işin gerçeği şu ki bu tür geçişlerin bilimsel bir kanıtı yok daha çok teori düzeyinde.
Belki de bu düşünce ölümden sonra yaşam arayışımıza benziyor. İnsan zihni belirsizliğe anlam yüklemekten hoşlanıyor. Karadeliklerin ötesinde bir şeyler olduğunu düşünmek de aynı sebepten kaynaklanıyor olabilir. Tıpkı ölümden sonra bir yaşam hayal etmek gibi evrenin sınırlarını aşmak, bilinmeyeni anlamlandırmak istiyoruz.
Ama işin aslı karadeliklerin içinde ne olup bittiğini gerçekten bilmiyoruz. Belki de hiçbir yere açılmıyorlar ve içine düşen her şey tamamen kayboluyor. Ya da kim bilir belki de kuantum yerçekimi gibi daha ileri teorilerle bir gün bu sırrı çözeceğiz. Şu an için tek bildiğimiz karadeliklerin hala evrenin en büyük bilmecelerinden biri olduğudur.