İnsan türü, tanımlarını empati üzerinden, kendini olabilecek en zeki statüsünde gördüğü için, hem tamrısal hem de olası uzaylı tanımlarını kendi türüne ait karakteristik üzerinden kurgulamakta. Tasarladığı varlıkları cezalandırmak için bekleyen öfkeli yaradandan, insan türünü sömürmek isteyen uzaylı zeki türlere, insanın kendi doğasını, olası farklı türlere adapte etmesinden kaynaklanır. Mitolojiler, insan karakteristiğinin tamrısal ikonlara uyarlanmış halidir. Dikkat edersek, 'süper güçleri' dışında tamrılar son derece insan doğasına sahiptir. Öc alır, cezalandırır, ilişki yaşar vs vs. Çünkü kurgu oluşturmak için elde İNSAN malzemesi dışında bir şey bulunmamakta.
Oysa bilinç seviyesini (paralelinde teknolojisini), kendi güneş, galaksisi dışındaki türlere ulaşabilecek şekilde geliştirebilmiş bir tür, aynı zamanda homosapiensin sahip olduğu yok etme, sömürme, köleleştirme gibi ilkel yaklaşım biçimlerinden çok uzun çağlar önce uzaklamış olması muhtemeldir. (Kardaşev ölçeği, uygarlıkların teknolojik gelişimlerini, iletişim kurma doğrultusunda kullanabilecekleri enerji miktarına göre ölçen bir yöntemdir. Tip I, II ve III olarak önceden belirlenmiş üç ayrı kategoriye sahiptir, Tip I uygarlık —gezegensel uygarlık da denir—, komşu yıldızından gezegenine ulaşan kullanılabilir enerjiyi kullanma ve depolama yetisine sahiptir, Tip II uygarlık, yıldızındaki bütün enerjiyi hasat etme yetisine sahiptir (en popüler hipotetik kavram tüm yıldızı kapsayabilecek ve enerjisini gezegene transfer edebilecek Dyson küresidir, Tip III uygarlığın ise konak gökadasının tümü ölçeğinde enerji kontrolü bulunmaktadır. İlk olarak 1964 yılında Sovyet astronom Nikolay Kardaşev tarafından ileri sürülmüştür. Önerildiği zamandan beri daha geniş güç seviyelerinden (tip 0, IV ve V) saf güçten farklı metriklerin kullanımına çeşitli eklemeler önerildi.)
Yani ileri düzey bir medeniyet (uzaylı), karşılaştığı başka canlı medeniyetleri yok etme değil, pozitif iletişim kurma amacına sahip olabilir olasılık dahilinde. Tabii ki buna ihtiyaç duyuyorsa. Bizim solucanlarla iletişim kurmaya çalışmıyor olmamız gibi, üst düzey bilinç seviyesindeki canlılar da bizimle iletişim kurmak istemiyor da olabilir tabii ki. Ya da canlılık evrende organizmaya bağımlı bir şey değilse, farklı formlarda canlılığı deneyimleyen varlıklar (eğer varsa), bizi solucan örneğindeki gibi görüyor bile olabilir, insan kendi gezegeninde üstünlük algısına sahip, ancak başka bir gözle bakınca da kendi biyolojik yapısının en dışında yaşayan canlı. Dışarıdan bakan zeki bir varlık, en akılsız tür olarak tanımlayabilir insanı kendi genetiğinin tamamen dışında dizayn ettiği yaşam üzerinden.
İnsan türü, kendini geliştirmeye çalışmayı zahmetli görebilecek zayıflığa sahip olduğu için, olası başka tür-medeniyet tarafından (kendi algısına göre) yok edilmek-sömürülmekten korkmayı, gelişme çabasına tercih ederek kendi "konfor" alanını korumaya meyilli malesef. Yaşadığı düşünsel ya da deneyimsel sorunların kaynağının da kendisine ait olduğunu anlamak için bir KİŞİ ya da OLAY duvarına çarpmak zorunda kalıyor. Ancak bu çarpma etkisi onu kendini sorgulamaya itiyor. Aksi takdirde kendini doğru - olması gereken bir izlekte zannetmekte. Henüz sevgiden, bütünleşmekten, bütün için yaşamaktan gelişecek seviyeye o kadar uzak ki, kendisi için yaşayıp ölebilecek kadar inatçı.