İnsanların birbirlerine ulaşmalarının aşırı kolaylaştığı, nüfusun her geçen gün arttığı ve sosyal medya uygulamalarını milyarların kullandığı böyle bir dönemde nasıl oluyor da yalnız hissediyoruz?
Yalnız olmak bir tercihtir. zorunluluktan öte. Kimse yalnız olmak için doğmaz ama hayatın getirileri kadar da götürüleri olduğu için yalnızlığı tercih eder insan.
Yalnızlığı da açmak gerekir aslında. ''Kaç arkadaşın var ?'' dediğimde aklına en az bir kaç kişi gelir bu da senin verisel olarak yalnız olmadığını gösterir. Peki bir de şöyle sorayım. Gerçekten seni anlayan, önyargılı davranmayan, iyi kötü her zaman yanında olan, birbirinizi düşüncelerinizle olgunlaştırdığınız, kendinize rota çizdiğiniz ve karakterinizin oluşmasında yardımcı olan, seni kendi düşünce tarzından ayırıp bambaşka yollara sevk etmeye çalışmayan ''Kaç arkadaşın var ?''. Düşün düşün iyice düşün. Kriterleri bir göz gezdir. Ölç biç. İşte bu zaman insan YALNIZ olduğunu anlıyor. İsterse yanında onlarca arkadaş olsun. Oturup düşündüğünde hayatında böyle biri olmadığını görünce Yalnız oluyor ya da olamayacağını görünce. Çünkü tam olarak tanıdığım dediğin biriyle bile ayrı düşüyorsun ve yalnızlığı tercih ediyorsun. Ne kadar az insan o kadar huzur diyorsun. Bu da seni Yalnızım düşüncesine itiyor. Ama ben hiç bir zaman yalnız olunmayacağı düşüncesindeyim. Dostun bir kuş bir kedi bir köpek ya da kitaplar olabilir hem de en iyisinden. Bunlarda kendini ve mutluluğu bulabilirsin. Ama insan olarak bir ''arkadaş'' bulmak gerçekten çok zorlandı. Bu konuda sana katılıyorum.
Bu yüzden az olsun ama öz olsun. Birbirinize bağlanmak için bir çok sebep varken gerçek arkadaşlarınızı eğer bulduysanız bir kalemde silip atmayın. Gerekene gerektiği değeri verin.
Şahsi düşüncemdir.
Sağlıcakla kalın
Bunun temel nedeni bence, Stephen Hawkign'in dikkat çektiği, insanlığın elde ettiği bilgi miktarı ve kalabalığı ile ilgili.
Son 50 yılda, ondan önceki 2500 yılda elde ettiğinden daha fazla bilgi üretti insanoğlu. Çevremizde o kadar çok bilgi var ki bunları öğrenmeyi, okumayı araştırmayı bırakın farklı bilgi türlerine ulaşma yollarına bile hâkim olamıyoruz.
Bu durumda da seçmek zorunda kalıyoruz. Bilgileri seçiyoruz. Seçtiğimiz bilgiler de bizi tanımlıyor. Genel olarak tüm dünyanın ortaklaşa bir fikir birliği ile, her çocuğun bilmesi ve öğrenmesi gereken temel bir eğitimden bahsetmek mümkün belki ama sonrasında (yani ortalama 11-12 yaşlarından sonra) hemen her insan, coğrafyasına, inancına, kültürüne, hayata bakışına, kişiliğine, gördüğü baskı ve kısıtlamalara göre farklı alanlarda bilgi edinmeye başlıyor. Herkes, bu bilgi havuzundan kendi istediği bilgileri alıyor ve kendini özelleştiriyor. Herkes artık özel. Özel olmayan tek bir insan kalmadı. Modern Çağ ve modern sanat da bu algıyı tetikledi ve dünyaya kabul ettirdi. Bu durum da bir topluluğun, grubun, kitlenin bir parçası olmaktansa daha bireysel kişilikler olmamız gerektiğini ve bunun daha güzel ve doğru bir yaşam biçimi olduğunu bize kabul ettirdi.
Bu tercih de insanlar arası ortaklıkları azalttı ve artık günümüzde ulaşılan seviyede ise neredeyse tamamen bitirdi. Herkez bambaşka şeylere ilgi duyuyor, bambaşka alanlarda bilgili. Ve insanın, en çok neyle uğraşırsa hayata da onunla baktığı gerçeği hatırlanırsa herkes de hayata, temel yaşamsal olgulara ve hatta temel olmayıp yaşamın küçük bir kesrini teşkil eden olgulara bile farklı bakıyor. Romantizmden başlayan, Empresyonizmden, Ekspresyonizmden geçen modern sanat ve bireysellik algısı, dadaizm, sürrealizm gibi sanatsal akımlardan başladı pozitivizm, feminizm, faşizm, komünizm, kapitalizm, nihilizm gibi ekonomik, politik, sosyal alanlara taştı hatta artık fetişizm gibi cinsel bireyciliklere, kişisel bakış ve tercihlere kadar ulaştı. Artık bu ...izmler, dnamıza, üreme dinamiklerimize kadar işledi.
Artık herkes özel. Özel olmayan tek bir kişi kalmadı. Bu durum insanların kendilerini iyi hissetmesine, egolarını beslemelerine olanak sağlıyor olabilir ama sonuç: Yalnızlık. Çünkü ortaklıklarımız kalmadı. Geçmişte insanların hayata bakışları, yaşamsal dinamikleri, zevkleri, hobileri, estetik algıları, hemen her türden tercihleri yakın ya da en azından anlaşılabilir, paylaşılabilir olurdu. Artık insanlar o kadar "özel" ki tercihler, estetik kabuller, yaşamsal dinamikler arasında uçurumlar, vadiler var. O nedenle de yalnızız. Hepimiz yalnızız. Özel olmayı istediğimiz ve tercih ettiğimiz için. Dünya bunu seçti, yapacak bir şey yok.