Büyük patlamadan önce tekillik olduğu kabul ediliyor. Peki bu tekillik derken, insanın algılayamadığı başka bir boyut olarak düşünülebilir mi? Klasik anlamda evreni kapsayan başka bir boyut. Böylece yaratıcı bir güçten ziyade evrenin daha doğrusu o boyutun nedenselsizliği var olabilir mi?
Büyük Patlama teorisi günümüz bilim adamları arasında kabul görmüş bir teoridir ama ne yazık ki, bazı soruları yanıtsız bırakır. Büyük patlamadan önce ne olduğunu söylemez. Yani tekillik veya büyük patlamadan önceki durum matematiksel bir hesaplamadan ziyade, duygusal bir tahminden öteye gitmez.
Bunun yanı sıra M Kuramı, bize matematiksel olarak BP'den önce ne olduğunu söyleyebilir. 11 boyuttan bahseder. Büyük patlamadan önce ne olduğunu, nasıl olduğunu hatta genel görelilikte karşımıza çıkan karadelikler ile ilgili problemlerin matematiksel olarak çözülebileceğini söyler ama henüz bu hesaplamaları yapabilecek matematiğe sahip değiliz veya bu hesaplamaları yapmak çok uzun sürmektedir. Sicimlerin hareketleri hesaplanırken pertürbasyon yöntemi kullanır. Yani çözülemeyen bir problemi, o probleme bağlı başka bir problemden yola çıkarak, çözme girişimidir. ( ya da yaklaşık sonuç bulma diyelim )
Sonuçta; sicimlerin gerçek hareketlerini bulmak için ise, neredeyse sonsuz bir seri oluşturan hesapların yapılması gerekir. Önümüzdeki bir kaç on yıl içinde M kuramı her şeyin teorisi olabilir. Böylelikle senin gibi bizlerin de sürekli sorduğu o soruya; bir cevap bulabiliriz.
Öncelikle sorunun felsefe bölümünde sorulması gerektiği kanaatinde olduğumu belirtmek isterim. Bu nedenle vereceğim cevabın neden bilimsel olamayacağını kısaca açıklayayım;
Nedensellik muhtemelen ilkçağ insanlarının dahi aklına takılan kadim bir sorundur. Nedenselliğin sorgulanması bir açıdan düşünce yöntemimizi inkar girişimidir çünkü düşünme olayını her ne kadar çoğunlukla sezgisel olarak yorumlasakta yakın zamndaki psikoloji yorumları ve sinir bilimci yorumları, düşüncelerimizin, beyin hücrelerimizdeki karmaşık fakat fizik kurallarına uyan sinyal iletilerinin ve dış etmenlerin etkisiyle oluştuğu yönündedir. Bu sebeple neden sonuç ilişkileri içerisinde yer alan bu yorumlar bize, düşüncelerimizin neden ve sonuçtan oluştuğunu teyit etmektedir. Burada ister istemez şu soru akıllara gelmektedir,"Neden sonuç ilkeleriyle çalışan beynimizle neden sonuç ilkelerini sorgulayabilir miyiz?". Beynimizin çalışma yönteminin nedensellik olduğu bu kadar ortada iken elbetteki anlamsız bir arayış olacaktır. Bu sebeple nedenselliğin sorgulanması bilimsel değildir.
Kısaca bu konuda ne çıkarım yapmak mümkündür ne de deney yapmak. Sadece, gözlemlerimiz neden sonuca kesin bir hüküm vermektedir. Bu hüküm nedenselliğin varlığıdır. Çünkü biz varız.
Evrenin nedensel olduğuna karşı itirazlar da elbette olmuştur. Özellikle kuantum mekaniğinin temelinde olasılıkların olması bu itirazların başında yer almaktadır. Açıkçası yukarıda bahsettiğim akıl yürütmenin aksine deneylerimizden bazıları, nedenselliği olasılığa bağlayabiliyor.(düşünce deneyi olmayan kuantum deneyleri) Fakat bu konuda makul bir itiraz hakkı nedenselliği doğru kabul edenlere çıkıyor. Belkide olasılık dediğimiz şey aslında determinizmin bir sonucu olabilir. Bu tıpkı zar atmak gibidir. Zarın fizik kurallarıyla yere düştüğünü ve bu kurallara uyarak durduğunu biliyoruz. Fakat yine de olasılık hesaplarımızın doğru çıkmasının sebebini, olasılık hesabının nedensellikten çıkmasına çok rahat bağlayabiliyoruz. Peki gerçekliğin temelinde hangisi vardır?
Bu sorular tıpkı yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan sorusu gibi olmakta ve bir döngüye kapılmaktadır.
Bu konuda eski filozoflardan anaksimandrosun isabetli bir yorumunu da söylemek isterim. Anaksimandros, tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan sorusuna basit bir akıl yürütmeyle şöyle cevap vermiştir; Her şey neden ve sonuçlardan oluşmaktadır. Fakat neden sonuçta geçmişe gittiğimizde nedeni omayan bir neden olmalıdır ki sonsuz olan döngüden kurtulabilelim. Yumurta bu sebeple tavuk olmayan bir canlıdan çıkmalıdır ki bu döngü bir yerde kırılsın.(burada anaksimandros ilk nedenden ziyade, nedensiz bir nedenden bahseder)
Günümüz bilimi gerçekten de bu düşüncenin isabetli olduğunu evrimle kanıtlamıştır. Ancak her ne kadar tavuk olmayan bir canlı ilk sebep olsa da bu yorum, o canlının sebebi hakkında bir engel teşkil etmemektedir.
Tüm bu söylediklerim göstermektedir ki ilk nedenin sebepsiz olabilmesi mümkün görünmektedir fakat gerçekçi düşünürsek, bu ilk nedenin de bir nedeni olması gerektiğini düşünmek,bir neden olmadığını düşünmekten daha anlamlı olacaktır. Bu sebeple evrenin nedensizliğine karşı çıkmak daha anlaşılabilir bir harekettir.
Zar örneğimi tekrar hatırlamanızı isteyeceğim. Zarı attığınızda ortaya çıkan sonucun bir nedeni var mıdır? Eğer bu soruya olmalıdır diyorsanız genlerimize işlemiş determinizmin sizde de olduğunu anladığınızı varsayıyorum.
Hayır yoktur diyorsanız, size zarı düz bırakmanız ve sonucu gördükten sonra bir daha düşünmeniz için ısrar edeceğim.