Özet:
Ahlak sadece tanımı gereği değil, neye dayandırılırsa dayandırılsın, neyi esas alırsa alsın ve kim buyurursa buyursun, hiçbir şekilde objektif ve/veya evrensel olamaz. Ahlakın temellendirildiği unsurlar en az ahlak kadar görecelidir. Ahlak sadece toplumsal anlayışa göre değil, kişinin kendince de fazlasıyla değişkenlik gösterir.
Objektif Ahlak
Etik felsefesinde birçok filozof ve günümüzde birçok düşünür ahlakın nesnel olduğu iddiasındadır. Bu iddialar genellikle Mutlak Tanrı'ya, Kantçı ahlak anlayışına hatta yeri geldiğinde Aristo'ya bile dayanmaktadır. Ahlak pratiktir, bir eylemi yapmak veya yapmamak ile ilgilidir.[1]

Etiğin anahtarının, sergilediğimiz pratik duruşlarımızda yattığına inanıyorum...
Mutlak Tanrı ve Teistik Ahlak Anlayışı:
Hristiyan etiği, genel itibariyle ahlak kurallarını belirleyen ilahi bir varlığa inanmayı gerektir. Ahlaklı olmak için Tanrı'nın dediklerine uygun eylemde bulunmak ve yasaklarından sakınmak gerekir.[2]
Bu ahlak perspektifinin temeli Tanrı'dır fakat bu ahlakın göreceli olduğu gerçeğini değiştirmez. Çünkü Tanrı'nın kendisi bile objektif değildir. Tanrı'nın kesin ve net bir tanımı yoktur. Sorunuzdaki "mutlak tanrı" ibaresi bile Tanrı hakkında bir varsayıma dayanır ve ona bu sıfatı yine siz vermiş olursunuz. Öyleyse bu Tanrı'ya inanmamak için bunu sebep ya da delil olarak gösteren bir kişinin -verdiğimiz örnekten gidecek olursak- Hristiyan etiğine uymasını nasıl bekleyebiliriz?
Peki buna uymayan ateist kişinin Kantçı ahlak anlayışında olduğunu düşünelim. Kant'a göre ahlakın nesnel bir gerekçesi vardır. Bu Tanrı ya da herhangi bir şey değil, insanın ta kendisidir. Kant'ın ödev ahlakı anlayışını[3] savunan bu kişiye ne demeli? Ben neden ödev ahlakına uymak zorundayım? Bu kişi bunu ne ile gerekçelendirebilir? Gerekçelendirse bile bu neden herkes için aynı olsun? Bu durumda Kantçı ahlakın da teistik etikten bir farkı olmadığını görürüz.
Bilim ve Ahlak
Elbette bilimin söyledikleri çok önemli, en basitinden ahlakı sadece şahsi inançlar üzerinden temellendirmenin en büyük tehlikesi "Tanrı'ya olan inançsızlık=ahlaksızlık" algısıdır. Halbuki bir teistik evrimci hem ahlakın evrimsel kökenini ve onun toplumsal faydalarını bilir, hem de dini metinlerinden ötürü ahlak çerçevesi oturtabilir. Her ne kadar ahlakın evrimi hakkında bilimsel açıklamalar ve yargılarda bulunsak da her zamanki gibi bilim bizi nasıl yaşayacağımız ve neden öyle yaşamamız gerektiği konusunda bir bilgi vermiyor.[4]
Sonuç:
İnsanlarda ahlak anlayışları tek bir faktörde gelişmez. İnsanın okuduğu kitap, düşüncelerinden etkilendiği filozoflar ve daha niceleri dahil olmak üzere toplumu onun bu kişisel anlayışı üzerinde oldukça etkilidir. Ahlak anlayışı kişisel/öznel, ahlak ise toplumsaldır.
Mutlak Tanrı ve ahlak anlayışı bir bireyin ahlak gerekçesi için iyi bir dayanak olsa da bunun nesnelliği iddiasında bulunulamaz. Çünkü söz konusu "mutlak" olduğu iddia edilen bir tanrıdır o kadar.
Kaynaklar
- S. Blackburn. (2010). Is Objective Moral Justification Possible On A Quasi-Realist Foundation?. Inquiry. doi: 10.1080/002017499321552. | Arşiv Bağlantısı
- A. Yıldırım. (2019). Ödev Etiğinin Dini Etik Açısından Değerlendirilmesi. IBAD Sosyal Bilimler Dergisi, sf: 508-519. doi: 10.21733/ibad.617297. | Arşiv Bağlantısı
- R. J. Sullivan. Immanuel Kant's Moral Theory. Alındığı Tarih: 30 Temmuz 2022. Alındığı Yer: www.worldcat.org | Arşiv Bağlantısı
- E. Helvacı. Bilim, Ahlakı Açıklayabilir Mi? Dini İnançlardan Bağımsız Bir Ahlak Anlayışı Mümkün Mü?. (25 Eylül 2011). Alındığı Tarih: 30 Temmuz 2022. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı