İlk olarak fillerin dişi kesildikçe dişsiz file doğru evrimleşmiyor. Daha büyük dişleri olan filler avcılar tarafından dişleri için avlanıyor ve soyunu devam ettiremiyorlar. Dişleri diğerlerinden daha küçük fillerin avcılar tarafından öldürülme ihtimali daha az olduğu için bu bir avantaj sağlıyor ve dişleri küçük olan filler soylarını devam ettirebiliyor.Bunun sonucu her nesilde dişleri daha büyük olanlar ölürken dişleri küçük olanlar yaşayabiliyor ve nesil ilerledikçe popülasyon içerisindeki diş uzunluğu azalıyor.
Erkekler sünnet olunca neden sonraki nesillerin penisleri kısalmadığına gelirsek genlerde herhangi bir değişiklik olmuyor. Cinsel organ kısalması gibi bir şey olması gerekseydi cinsel organı uzun olan erkeklerin dezavantajlı durumunda olduğu bir seçilim baskısı olsaydı nesiller sonra popülasyon içerisindeki erkeklerin cinsel organ boyutu ortalaması azalırdı tabi.
Evet fillerin böyle bir adaptif mutasyon geçirdiği yönündeki bu haber doğru ve aynı zamanda Yapay Seçilim Yoluyla Evrim konusuna güzel bir örnek. Evrim Ağacı'nda da bu evrimsel bulguyu konu edinen bir makale yayımlanmıştı. Kaynaklara bırakıyorum, iyi okumalar. Uzun yaşayın ve başarılı olun.
Selamlar,
Bir içerikle ilgili soru sormadan önce lütfen o içeriği okuduğunuzdan emin olun; çünkü yazının içinde aynen şu başlık yer alıyor: Burada Olan Sürekli Kesilen Bir Organın Kısalması ve Yok Olması Değil Mi? O Zaman Sünnetliler Neden Sünnetli Doğmuyorlar?
O kısımdan alıntılıyorum:
"Bir organın oluştuktan sonra her nesilde kesilip atılmasının evrimle hiçbir alakası yoktur. Bu, günümüzden 150 yıl kadar önce terk edilmiş olan Lamarkçı evrim görüşünün bir uzantısıdır. Organlar, kullanıldıkları için gelişmezler. Kullanılmayan organlar körelebilirler; ancak bu onların "kesilmesiyle" ilgili değil, "evrim ekonomisi" dediğimiz daha kapsamlı bir konuyla ilgilidir. Kısaca, bir organ evrimsel süreçte bir canlıya avantaj sağlamıyorsa, onun üretilip korunması ve beslenmesi enerji sarfiyatı olacaktır. Bu nedenle, o organı körelmiş olarak üretenler veya hiç üretmeyenler, üretenlere nazaran enerji bakımından avantajlı olacaktır. Bu enerji kazancını, hayatta kalma ve üreme fonksiyonlarına kullanmaları da mümkün olacaktır. Bu nedenle gereksiz organlar genellikle giderek körelir.
Fakat bir organın işe yarayıp yaramamasından bağımsız olarak sürekli olarak vücuttan kesilip atılması evrimi zerre kadar etkilemez (çok nadiren ve kısıtlı olarak işleyen epigenetik mekanizmaları göz ardı edecek olursak). Sünnet derisinin penis ucundan kesilip atılması, evrime herhangi bir etkide bulunamaz. Çünkü o deriyi üreten gen, hücrelerde zaten vardır. Dolayısıyla bireyin fiziksel görünümüne yapılan bir değişim, o geni etkilemeyecektir. O gen, normal şekilde aktarılacak ve yavru yine o deriyle doğacaktır. Ancak gidip de o sünnet derisini oluşturan genlere mutasyon ya da benzeri bir müdahale yapılacak olursa, işte o zaman gelecek nesiller de bu mutant genleri alabilecektir. Ancak genlerin etkilendiği bu durumda evrimden söz edilebilir.
Benzer bir şekilde, fillerin dişlerinin sürekli kesilmesinin onların dişlerini yitirmesiyle bir alakası yoktur. Zira dişleri üreten genler oradadır ve her zaman bulunacaktır. Ancak burada olan, dişleri olan fillerin toptan öldürülmesidir. Bu filler, henüz üreme yaşına gelmemiş (veya üreme fırsatı bulamamış) bireyler olabilir. Bu durumda, kendilerindeki dişleri üreten genleri gelecek nesillere aktaramadan ölmüş olurlar. Öte yandan, vücutlarındaki genetik bir mutasyondan (veya dişlerle ilgili genin alel özelliklerinden) ötürü dişleri daha kısa olanlarsa normal şekilde üremeyi sürdürecektir. Bu üremenin sonucunda yavrular, kısa dişleri üreten veya dişlerin üretimini tamamen durduran genleri alacaktır. Nesiller içerisinde bu "engelleyici genler" popülasyon içerisinde çoğalarak yaygın hale gelecektir. İşte evrim budur.
Bunu anlamak için şundan söz edebiliriz: eğer ki dişleri kesilen hayvanlar, dişsizlik veya bu kesim işlemi nedeniyle tamamen ölmeyecek olurlarsa ve bir şekilde üremeyi başarırlarsa, binlerce nesil de geçse dişlerde herhangi bir evrim olmazdı! Canlı hayatta kalıp ürediği sürece, fiziksel görünümde yapılan hiçbir değişiklik, evrime etki edemez. Dişleri istediğiniz kadar kesin, hayvan hayatta kalıp ürediği anda, kendisindeki "diş üreten" genleri gelecek nesillere normal şekilde aktaracaktır. Yavrular da, ebeveynlerinin dişlerinin sökülmüş olup olmamasından bağımsız olarak dişlerle doğacaktır. Bu tıpkı dişlerinin tamamı çekilen bir adamın yavrularının her zaman normal dişlerle doğacak olması gibidir. Keza, kuyruğu her nesilde kökünden kesilen köpeklerin ya da farelerin yavruları normal kuyruklarla doğarlar. Ancak... Eğer ki kısa kuyruklu bireyler özellikle seçilip birbiriyle çiftleştirilirse (Yapay Seçilim uygulanırsa), her nesilde onların yavruları daha fazla sayıda doğacağı; ancak diğer normal kuyruklular özellikle çiftleştirilmedikleri için sayıları kabaca aynı kalacağı için, nesiller içerisinde kuyruk boyu giderek kısalacaktır. İşte kuyruksuz bazı köpek çeşitleri bu şekilde evrimleştirilmiştir. Kuyrukları sürekli keserek değil, genetik nedenlerle kısa kuyruklu ya da kuyruksuz olanları birbiriyle daha fazla çiftleştirerek... Fillerde de durum aynıdır."
Evet, etkiler. Zaten sorduğunuz soruyu açıklamada cevaplamışsınız aslında.
Avlanmak bir seçilim baskısı yaratır, avcıların dikkatini en az çekenler avantajlı konuma geçer türün evrimi de bu yönde etkilenir. Verdiğiniz örnekte de evrimin çeşitlilik mekanizmaları ile geniş bir çeşitlilik oluştu. Diş uzunluğu konusunda da kalıtsal bir çeşitlilik bulunuyordu. Dişleri doğuştan kısa çıkanlar hatta hiç çıkmayanlar avcıların hedefi olmadığı için avantajlı konuma geçti. Dişi uzun olanlar ise dezvantajlıydı ve avcıların hedefinde oldukları için avlandılar (elendiler). Böylece uzun dişliler, kendilerini uzun dişli yapan genleri gelecek nesle aktaramadı. Kısa dişliler ve hatta dişsiz olanlar kendilerini kısa dişli ve dişsiz kılan genleri her nesilde daha çok aktardı ve her nesil geçişinde fil popülasyonunda kısa dişli ve dişsiz fillerin görülme sıklığı arttı. İşte bu, evrimdir. Yani fil popülasyonu dişsiz olacak şekilde evrimleşti.
Yani bu örnek, avlanmanın evrimi etkilediğinin en güzel örneklerinden biridir.
Merhaba ,
Öncelikle fillerde dişli doğum hayatta kalmayı zorlaştırmamakta normal doğal koşullarda aksine hayatta kalma şansını arttırmaktadır, fakat insan etkeni burada devreye girmekte ve beşeri sebeplerden dolayı dişli doğan (normal) filleri avlamakta bu da doğal olarak dişli doğan fil sayısının azalmasına ve dişsiz doğan fillerin sayısının artmasına sebep olmakta işte bu da teoride konuştuğumuz doğal seçilimin gözlemsel kanıtıdır. İnsanların ise sünnet olmasının hayatta kalma şansını arttırması ile alakası yoktur, bunun yanında sünnetsiz olmak mutasyon değil insanlar tarafından yapılan dinsel veya toplumsal nedenlerden dolayı yapılan uygulamadır. Yani burada genetik devreye girmemektedir. Kısaca doğal seçilim olması için en önemli etken hayatta kalma ve neslini devam ettirme üzerinde sünnetin bir etkisinin olmamasıdır. Sünnet ile ilgili makalelerin linklerini fikir edinmeniz için aşağıya bırakıyorum.
Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.
Bilim ile ilgili bir etkinlik mi düzenliyorsunuz? Yoksa bilim insanlarını veya bilimseverleri ilgilendiren bir iş, staj, çalıştay, makale çağrısı vb. bir duyurunuz mu var? Etkinlik & İlan Platformumuzda paylaşın, milyonlarca bilimsevere ulaşsın.
Evrim Ağacı'nın birçok içeriğinin profesyonel ses sanatçıları tarafından seslendirildiğini biliyor muydunuz? Bunların hepsini Podcast Platformumuzda dinleyebilirsiniz. Ayrıca Spotify, iTunes, Google Podcast ve YouTube bağlantılarını da bir arada bulabilirsiniz.