Metan gazı, renksiz, kokusuz ve tatsız bir gazdır. Kimyasal olarak zehirli değildir; yani insan vücudunda hücresel ya da organ düzeyinde doğrudan toksik etki göstermez. Ancak solunabilir hava ortamında oksijenin yerini alarak boğucu etki yapar. Bu nedenle “zehirleyici” değil, “asfiksiyan” yani boğucu gaz olarak sınıflandırılır. Özellikle kapalı alanlarda biriktiğinde, ortamın oksijen seviyesi kritik eşiklerin altına düşerse insan sağlığı üzerinde ölümcül sonuçlar doğurabilir.
Oksijen seviyesi azaldığında, insan vücudunda baş dönmesi, halsizlik, bilinç bulanıklığı ve nefes darlığı gibi belirtiler hızla ortaya çıkar. Oksijen oranı %10’un altına düştüğünde ise bilinç kaybı, nöbet ve kısa sürede ölüm gerçekleşebilir. Bu süreç genellikle sessiz ilerler; kişi gazı fark etmeden bilincini kaybedebilir.
Kapalı bir mağarada yüksek konsantrasyonlu metan gazı bulunduğu bir senaryoda, ortama ilk giren dört kişinin kısa sürede boğularak hayatını kaybetmesi, ortamda solunabilir oksijenin ciddi derecede azaldığını gösterir. Bu kişiler büyük olasılıkla hipoksik asfiksi nedeniyle, yani oksijen yetersizliği sonucu hayatını kaybetmiştir. Aynı ortama girip daha sonra dışarı çıkarılan diğer sekiz kişinin hayatta kalması, maruz kalma sürelerinin daha kısa olmasıyla açıklanabilir. Ancak bu kişilerin dışarı çıkarıldıktan sonra hayati tehlikeyi tamamen atlatmış olmaları her zaman garanti değildir.
Yüksek konsantrasyonlu metan nedeniyle oksijen seviyesi çok düşükse, bu kişilerde beyin, kalp ve diğer hayati organlarda oksijensizliğe bağlı hasar oluşmuş olabilir. Bu tür hipoksik hasarlar, her zaman hemen belirti vermeyebilir. Bilinç kaybı olmaksızın maruziyet yaşayan bireylerde bile saatler sonra nörolojik komplikasyonlar, solunum yetmezliği veya çoklu organ yetmezliği gelişebilir. Eğer mağara ortamında sadece metan değil, beraberinde karbonmonoksit ya da hidrojen sülfür gibi toksik gazlar da varsa, bu gazların etkisiyle geçici iyilik hali yanıltıcı olabilir. Bu tür zehirli gazların dokularda birikme ve gecikmeli etki potansiyeli vardır.
Dolayısıyla sekiz kişi dışarı çıkarılmış ve hastaneye kaldırılmış olsa bile, maruz kaldıkları oksijen yoksunluğu ve olası diğer gazların etkileri nedeniyle tıbbi gözlem altına alınmaları gerekir. Saatler sonra meydana gelen ölümler, hipoksinin geç etkisiyle ya da birlikte solunan diğer toksik gazların sebep olduğu komplikasyonlarla açıklanabilir. Bu tür vakalarda hastaların hiperbarik oksijen tedavisine alınması ya da yoğun bakım desteği görmesi gerekebilir. Metan gibi boğucu gazların etkisi yalnızca olay anında değil, sonrasında da dikkatle yönetilmelidir. Müdahale edilen kişi nefes alıyor görünse bile iç organlarında oksijen yetersizliğine bağlı hasar devam edebilir ve ölüm riski saatler içinde ortaya çıkabilir. Bu nedenle kurtarılan bireyler semptom göstermeseler bile ciddi şekilde izlenmeli, gerekirse yoğun bakıma alınmalıdır.
Metan gazının etkilerinin doğru anlaşılması, sadece olay anındaki tehlikeyi değil, sonrasındaki sürecin de ciddiyetini kavramak açısından hayati öneme sahiptir.