Bu tür siyasi kimlikleri evrensel olarak tanımlamak ve genelleştirmek zor olsa da, bir nevi "sözlük" tanımı yapacak olursak komünist, kendini "komünizm" olarak bilinen ideolojinin prensiplerine ait gören veya bu ilkeleri destekleyen kişilerin genel adıdır.
Komünizm, tüm mülkiyetin kamuya ait olduğu ve herkesin yetenek ve ihtiyaçlarına göre çalışıp ücret aldığı bir toplumun kurulmasını savunan siyasi ve ekonomik bir ideolojidir. Bu ideoloji, böyle bir sistemin zenginliğin adil bir şekilde dağıtılmasına ve sınıf yapıları ile toplumsal eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına olanak sağlayacağı inancına dayanmaktadır.
Komünistler genel olarak kolektif mülkiyet kavramına inanırlar. Özel mülkiyette olann aksine kolektif mülkiyette fabrikalar, toprak ve kaynaklar gibi üretim araçları ortak olarak halka aittir. Birçok komünist tarafından bu, bu kaynakların kapitalistler tarafından sömürülmesini önlemenin ve üretimin toplumun tüm üyelerine fayda sağlamasının bir yolu olarak görülür.
Komünizmdeki bir diğer kritik kavram "sınıfsız toplum" kavramıdır. Karl Marx, tarihi ve siyaseti "sınıf çatışması" perspektifinden yorumlamıştır. Dolayısıyla günümüzdeki sorunların neredeyse hepsinin kaynağında bu çatışmanın yattığı tespitini yapmıştır. Komünizmde "zengin ve fakir" ya da "sömürenler ve sömürülenler" gibi sınıfların bulunmadığı bir toplum kurgulanır.
Teorik olarak komünizm, nihayetinde varılacak devletsiz bir toplum anlayışına da sahiptir. Buna göre bir toplum komünizme hazır hâle geldiğinde artık bir hükümete ihtiyacı olmayacaktır. İnsanlar, devlet düzenine muhtaç olmaksızın kendi kendini yönetebilecektir.
Komünizmin en önemli parçalarından bir diğeri ekonomik eşitlik kavramıdır. Marx, meşhur bir şekilde "Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre" ilkesini savunmuştur. Buna göre bir ülkenin zenginlikleri ve kaynakları insanlar arasında daha eşit bir şekilde paylaşılır.
Komünizm ile ilişkilendirilen bir diğer popüler kavram devrimdir. Aslında komünistlerin hepsi devrimsel değişime inanmazlar; ancak tarihsel olarak pek çok komünist, komünizme geçişin mevcut kapitalist sistemin ve iktidar yapılarının devrimci ve kökten bir şekilde yıkılmasını gerektirdiğine inanmıştır - ve bu da çok sayıda komünist devrimi doğurmuştur.
Dediğim gibi bunlar birazcık "kağıt üzerinde" olan ve "teorik" olarak tabir edebileceğimiz ortak notkalar. Bir ideoloji olarak komünizm de diğer bütün ideolojiler gibi tarih boyunca çok çeşitli şekillerde yorumlanmış ve uygulanmıştır; buna bağlı olarak farklı ülkelerde farklı hükümet biçimlerine ve ekonomik sistemlere yol açmıştır. Komünizmle ilgili tartışmalar genellikle Sovyetler Birliği ve Maoist Çin gibi en ünlü uygulamalar üzerinden dönse de, nesnel bir inceleme yapıldığında bunların (ve benzeri birçok örneğin) genellikle komünizmin teorik ideallerinden önemli ölçüde uzaklaştığı, otoriter rejimlere ve ideolojinin orijinal ruhuna aykırı sonuçlara yol açtığı görülecektir.
Sanıyoruz anlaşılması gereken en kritik nokta, "liberal" gibi diğer siyasi/ekonomik terimlerde de olduğu gibi "komünist" teriminin de tarihsel ve siyasi bağlama bağlı olarak farklı anlamlara gelebildiği ve kendilerini komünist olarak tanımlayan insanların genel olarak "komünizm" denen bu ideolojinin hedeflerine ulaşmanın en iyi yolunun ne olduğu hakkında birbirinden köklü biçimde farklı olabilen inançlara sahip olabildiğidir. Dolayısıyla bu konuda yapılacak her sağlıklı tartışmaya, kendini "komünist" olarak tanımlayan birinin bundan tam olarak ne kastettiğini netleştirmesiyle başlanmalıdır (bu, diğer ideolojiler için de aynen geçerlidir).