Merhaba,
Koku Nedir ve Nasıl Oluşur?
Koku, havadaki bir çok farklı molekülün içerisinde yer alan, algılandığı vakit koku olarak beyinde yorumlanan işlemin sonuç bulmuş hâlidir. Yani, aslında -genel kullanım içerisinde- koku alma duyusu yolu ile gerçekleşen duyusal işlemin oluşturduğu ana maddeye denir. Koku dediğimiz his/duyu, hava içerisinde taşınabilen genellikle çok küçük yoğunluklarda bulunan kimyasal maddelerin, başka bir ifadeyle koku moleküllerinin çözünmesi ile algılanır. Bu koku moleküllerinin ağırlıklı olarak algılandığı yer, burnumuzda yer alan bu moleküllere duyarlı olacak şekilde evrilmiş reseptörlerdir. Koku oluşumda etken moleküller, öncelikle burnumuzda yer alan mukus tabakasında çözünürler, daha sonra ilgili reseptörlere/almaçlara ulaşırlar. Bu evrede mukus çok önemli bir rol oynar.
Kokuyu algılamak ve etkisini "anlamak" tek fazda gerçekleşen bir süreç değildir. Temel olarak, iki süreçte ele alınır:
- Fizyolojik Faz: Kokunun daha fiziksel olarak işlendiği süreçtir. Burunda bulunan stimulus bölgesi (uyaranların/reseptörlerin bulunduğu bölge) boyunca bulunan nöronların, mukus tarafından çözünen molekülleri algılayıp beyne iletmesi evresidir. Beyne ulaşan sinyaller, beyin tarafından yorumlanarak duruma göre "respond", yani yanıt verilir.
- Psikolojik Faz: Kokunun psikolojik açıdan algılanması evresi en çok ilgi gören ve evrimsel gelişime en çok destek veren fazlardan biri olarak bilinmektedir. Stimuluslar, yani uyarıcılar, beynin koku algılamadan sorumlu bölgesi tarafından uyarılarak çalışması sağlanır. Aynı şekilde, beyin de uyarılmış olur ve kaçınma, yaklaşma, tetikte olma, cinsel açıdan uyarılma, uyanıklığı arttırmak, kaygıyı azaltmak, özgüveni etkilemesi hatta yine belirli kokuların güvenli sekse hazırlaması gibi pek çok yaşamsal faaliyetin mümkün mertebe etkin şekilde çalışması için oluşan ve/veya oluşacabilecek durumlar adına beynin ilgili merkezlerine iletilen sinyaller aracılığıyla bir nevi yönetim aracı görevi görür.
Koku öylesine güçlü bir duyudur ki yaşadığımız süreçte bunu anlayamasak bile (anlayamıyoruz çünkü evrimsel süreçte, beyin mümkün mertebe enerji kaybına engel olacak şekilde evrimleşmiştir; yani, çok uzun zaman önce öğrenilen/kazanılan "yetiler/davranışlar" genlerimize kazınmış olur ki gereksiz yere işlem yaparak enerji kaybı yaşanmasın ve hayatta kalma ihtimali her yönden artsın; bu sebeple çoğu şey, biz fark edemeden otomatik olarak beyinde işlenmiş veya hafızada yer etmiştir) ciddi bir evrimsel avantaj kazandırmıştır; bundan dolayı, bazı kokuların hayatta kalma ihtimalini artırmasına yönelik hafızada yer etmesi ihtiyacı duyulmuş ki beynimizde ilgili bölgeler gelişirken -hafıza ile ortaklaşa çalışmasının çok daha etkili bir avantaj hâline gelmesi kaçınılmaz bir durum olarak- beyinde, koku ve hafıza birbirine o kadar yakın ve yer yer neredeyse içe içe geçmiştir. Böylelikle koku hafızası yada Proust hafızası (veya istemsiz hafıza) denilen olgu meydana gelir. Bu olayda, uyarana çok kısa bir süre/derecede maruz kalmak, otomatik olarak geçmişe dair güçlü hafızayı tetikler. Proust için bu, çaya batırılmış çöreğin, teyzesini evine dair detaylı hafızayı harekete geçirmiş olmasıydı.
Pek çoğumuz benzer deneyimler yaşarız: bir koku duyarız ve aklımızda, çağrıştırılan anılar canlanır veya bir şeyi duyumsarız. Bu belirli bir yemeğin veya içeceğin kokusu, geçmişe dair tanıdığınız bir insanın kokusu da olabilir. Kokularla duygular arasındaki bu ilişkinin, kokuların işlenmesinde rol oynayan beyin bölgesinin, duygularla bağlantılı olan limbik sistemde yer alması olduğu düşünülüyor.
Kokular Ölçülebilir Mi?
Günümüzde ışık ve sesin aksine kokunun yayılma hızını kabaca söylemek bile pek mümkün olamamaktadır. Çünkü kokuların yayılma hızları, o kokulara neden olan kimsalların içinde çözündükleri madde içerisindeki efüzyon hızlarına bağlıdır. Bu da, içinde bulunulan ortamın sıcaklığına, basıncına, dış kuvvetlerin fiziksel özelliklerine, yayılacak olan kimyasalın moleküler boyutlarına ve daha nice değişkene bağlıdır. Kokuların hareketlerinin fiziksel olarak hesaplanması, Graham'ın Efüzyon Yasası ile belirlenir. Bu yasa dahilinde moleküllerin birbirleriyle çarpışma miktarları en üst düzeyde öneme sahiptir. Bu yasa sayesinde farklı kimyasalların birbirlerine oranla ne hızla yayılacaklarını tespit edebilmekteyiz. Dolayısıyla bu yasa dahi bir kokunun yayılma hızını net olarak belirleyememektedir.
Günümüzde bazı yeni araştırmalarla kokuların yayılma hızını belirleyebilmenin teorik yolları aranmaktadır. Elbette bir kokunun belirli bir ortamdaki yayılım hızı pratik olarak ölçülebilir. Ancak teorik yöntemlerle henüz genel geçer olarak kabul edilen bir yöntem keşfedilememiş olsa da, bilimin gelişmesi, evrenin sırlarının çözülmesi ve kimyasalların daha iyi tanınmasıyla bunun mümkün olacağı düşünülmektedir.
Kokunun algılanmasının psikolojik boyutu, toplumsal ortak psikolojilerin yanı sıra, her bireyin kendi yaşamları tarafından şekillendirilen psikolojileri her kokunun da özgün olarak değerlendirilmesine neden olmaktadır ki kokunun objektif ve analitik olarak ölçülmesini oldukça zorlaştırır.
Ayrıca, Evrim Ağacı'nın Makale Arşivi'nde yer alan şu makale konuyla bağlantılı olarak temel ihtiyacınızı karşılayacaktır diye düşünüyorum.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Cosmos. (17 Ağustos 2019). Alındığı Tarih: 17 Ağustos 2019. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
- Yazar Yok. Sage Journals. (17 Ağustos 2019). Alındığı Tarih: 17 Ağustos 2019. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
- Yazar Yok. Ncbi. (17 Ağustos 2019). Alındığı Tarih: 17 Ağustos 2019. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
- Yazar Yok. Evrim Ağacı. (17 Ağustos 2019). Alındığı Tarih: 17 Ağustos 2019. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı