Bu soruların cevabı olaydan olaya değişkenlik göstermekte. Şöyle ki hayvanların veya insanların "kendilerini" tehlikede hissettiklerinde (bitkiler gibi canlılarınkini korku veya kaygıdan çok reaksiyon olarak adlandırabiliriz, o yüzden katmadım.) korkmaları gözlemlenir. Örneğin benim köpeğim var ve ne yaparsak yapalım bir türlü şimşek ve yıldırımdan korkmasını engelleyemedik. Büyük bir ihtimalle onların kulaklarının hassaslığından dolayı gerginleşiyorlar ve korkup bir yere (ya da güvendiği birine) sığınıveriyorlar. Genel olarak bunu "korku" olarak nitelendirmek mümkün. Ancak hayvanların veya insanların sadece kendilerini değil, çevredeki varlıkların da tehlike altında olduklarını hissettiklerinde verdiği tepkiler de vardır. Ancak bu tepkiler benim az önce tanımladığım "korku" ya pek benzemez. Evet, bu tepkinin yarısından fazlası içinde korkuyu barındırıyor olabilir. Fakat yine de bazı yönleriyle korkudan ayrıldığını söyleyebiliriz. Mesela kediler yavrularını dış etkenlerden, özellikle de köpek, insan gibi kediler için tehlike niteliği barındıran etkenlerden korumak isterler. Haliyle de olacaklardan kaygı duyarlar, endişelenirler. Bu, her zaman için bize anne kedinin dış etkenlerden korktuğu için yavrularını koruma eğiliminde olduğunu kanıtlamaz. Aksine yavruları için kaygı duyar ve bu duygunun sonucunda bahsettiğim dış etkenlere karşı dimdik durabilir. Korkmuş bir canlıda dış etkenlere karşı durabilme olayını gördüğümüzü sanmıyorum. Aynı şey biz insanlar için de geçerli. Bu durum kaygı ve korkunun bilinçle ilişkilendirilmesinin pek de sağlıklı olmadığını gösteriyor.
İyi akşamlar...