Bilmek, bildiğini bilmek, bildiğini bildiğini bilmek!
Bildiğimiz anlamı ile bir bilinç olabilmesi için bilgi ve bu bilginin depolandığı bir zihin ile bu zihnin içerdiklerinin farkında olması gerekir.
Genel olarak da bu meziyet canlılık ile açığa çıkan fiziksel temelli biyo-kimyasal bir meziyet. Dolayısı ile bilinç dendiği zaman akla gelen ilk şey de canlılık oluyor.
İlk şey fakat tek şey olmayabilir. Bugün yapay zeka ile hayatımıza giren süreçler bilincin yapay olarak da yine fizik temelli ve salt kimyasal süreçler ile veya sadece fiziksel süreçler ile de biyolojik bir aracıya ihtiyaç duymadan inşa edilebileceği yönünde.
Hal böyle olunca da bilinç dediğimiz şeyi yeniden tanımlamak bir zorunluluk haline geliyor. Tıpkı evrende başka yaşam formları arar iken canlılığı yeniden tanımlamak zorunda oluşumuz gibi.
Aynı işe yarayan ve aynı işi yaptıran her hangi bir elektronik aletteki normal bir veri (girdi) ile canlılığın zihninde hayat bulan eş değer bir veri (girdi) arsındaki fark ne ki birine kod diğerine bilgi adını veriyoruz. Genel kanı farkındalık olduğu yönünde.
Farkındalık, bir canlının çevresinde gelişen olayları bilme, algılama ve duyumsama becerisi şeklinde tanımlanır. Ancak bilincin ve dayandığı farkındalığın kendisi de dahil, bu tanımın içerdiği, bilme, algılama, duyumsama vb. her alt başlığı her tanımlamaya kalktığımızda, her seferinde biraz daha bu vb. kavramların aslında ne kadar göreli olduğunu görürüz. Haliyle de bu tanımlamaların canlılık ile sınırlanamayacağını da.
Bundan sonra kapı açıktır. Bu bütünün içinden göreli olabilecek bilinci ve vesile olduğu farkındalığı çıkardığımızda geriye bilgi ve bu bilginin depolandığı hafıza kalır.
Bilgiye biraz daha derinlemesine zum yaptığımızda da aslında verilerden ibaret olduğunu görürüz. Ve eğer bir şey bir veriyi geçici veya kalıcı olarak taşıyabiliyorsa, bir yük taşıma alanı (zihin gibi) var demektir. Ki zihin kavramının eş anlamlısı olan hafıza da Arapça’da korunak anlamına gelir.
Artık içeri girebiliriz: Karanlık madde şayet ne olduğu tam olarak bilinmese de bir etkiye neden oluyorsa ve evrende etkiyen her şey ama her şey, her şeyden de etkilenen ise, bu her şeyler arasında kesintisiz bir veri akışı var demektir. O zaman sadece karanlık maddenin, dolanık atom altı parçacıkların değil, enerji dahil, evrene içkin her şeyin ve hatta evrenin kendisinin bile bir bilinci var demektir.
Şimdi de bindiğimiz dalı keselim: Bilinci felsefi temelde ele alıp yeniden tanımladığımızda karşımıza iki temel bariyer çıkar. İlki nesnel/dışsal gözlem, ikincisi ise öznel/ içsel gözlemdir. Yani hem dışımızdaki dünyanın bilgisi hem de içimizdeki dünyanın bilgisi ve her ikisini de bildiğimizin bilgisi.
Dolayısı ile ister nesnel/dışsal isterse öznel/içsel her iki gözlem de verilerin iradi işlenmesi anlamına geleceğinden ve bu durum tercih imkanını mümkün kılacağından bilincin canlılığa özgü olduğu sonucuna da varılabilir ve yukarıdaki hikaye çöker.
Karanlık maddeye dönersek: Henüz ne olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak orada bir şeylere etki eden bir şeyler var, bunu biliyoruz. Bu şey; bilinci ilk hali ile tanımladığımız şekle uygun olarak ve sadece etki-tepki-veri akışı üçgeni üzerinden bir bilince de sahip olabilir, Bilinci felsefi temelde ele alıp tanımladığımız şekle uygun olarak bildiğini bilen bir bilince de… Algı sınırlarımızın yahut içinde yaşadığımız boyutun dışında mikroskobik yahut makroskobik bir varlık olarak…Orası artık bizi aşar…
Yine de bilimin bize bu güne kadar kanıtladığı üzere; Son cümle (altı çizili) daha çok belirsizlikten beslenen ve onun üzerinden hayat bulabilecek bir cümle. Ancak kanaatim odur ki; her adımında belirsiz olanı belirli hale getiren bilim üç vakte kadar bu cümlenin de “karanlık madde özelinde” altını oymaya, içini boşaltmaya başlayacaktır.
Ancak ne zaman ki bildiğini bilmek olarak bilincin, nesnesinden bağımsız ve özünü koruyarak (Enerji dahil) her forma dönüşebileceği deneysel olarak kanıtlanırsa, o zaman cidden sadece işler değil, evrene dair bildiğimiz her şey değişir. Çünkü artık inşa olacağı bir nesneye (Maddi varlığa-Organizmaya vb.) tabi olmadan da, salt özne kendisi olmak üzere dışındaki her şeyi nesneleştirir.
Ancak bu olmadan da (deneysel olarak kanıtlanmadan) olmuş gibi en kestirme yoldan yukarıdaki sonuca ulaşmanın yolları da var. Bilim cübbesini çıkarmayı gerektiren cinsinden…