Sorunuzun cevabını "nispeten evet" olarak yorumluyorum. Kara delikler, sahip oldukları devasa çekim kuvveti nedeniyle ışığın bile kaçamayacağı kadar yoğun nesneler hepinizin bildiği gibi. Bu yüzden, bildiğimiz anlamda bir yüzeyleri yoktur; yani, üzerinde deprem gibi bir yüzey sarsıntısı yaşanması mümkün değildir. Ancak, kara delikler kendi içlerinde ve çevrelerinde farklı türde "sarsıntılar" veya hareketlilikler gösterebilirler.
Özellikle iki kara deliğin birleşmesi gibi olaylar, uzay-zaman dokusunda devasa dalgalanmalar yaratır. Bunu bir tür kozmik "çarpışma" gibi düşünebilirsiniz. İki kara delik birbirinin etrafında dönerken, giderek daha hızlı bir şekilde birbirlerine yaklaşır ve sonunda birleşirler. Bu birleşme anı, uzay-zamanın dalgalanmasına neden olur ve bu dalgalar "kütleçekimsel dalgalar" olarak bilinir. 2015'te LIGO tarafından ilk kez tespit edilen bu dalgalar, aslında kara deliklerin birleşmesinden doğan bir tür kozmik bir "çınlama" veya yankıdır. Bu olaylar, kara deliklerin tam olarak bir deprem yaşadığı anlamına gelmese de, uzay-zamanın titreşmesine neden oldukları için bir tür "kozmik sarsıntı" olarak kabul edilebilir.
Bunun yanında, kara delikler genellikle etraflarındaki akresyon diskleri sayesinde çevrelerindeki maddeyi çekerek beslenirler. Bu diskler, kara deliğin çekim gücüne kapılan gaz ve tozdan oluşur ve zaman zaman oldukça dinamik ve kararsız bir hale gelirler. Diskteki maddenin hareketi ve kara deliğin güçlü manyetik alanıyla etkileşimi, bir tür manyetik fırtına ya da patlama gibi olaylara yol açabilir. Bu durumlarda, X-ışını ve radyo dalgaları gibi elektromanyetik sinyaller yayılabilir. Dolayısıyla, kara deliklerin çevresinde meydana gelen bu tür olaylar da tespit edilebilir radyo dalgaları üretme potansiyeline sahiptir.
Kara deliklerin bu tür çalkantılı dönemlerinden biri de birleşme sonrası “çınlama” evresidir. İki kara delik birleşip tek bir kara delik oluşturduktan sonra, yeni kara delik bir süre için stabil bir forma ulaşmadan önce kendi içinde titreşir. Bu titreşimler uzay-zamanı dalgalandırarak bir yankı gibi dışarıya doğru yayılır. Bazen bu tür olaylar, sadece kütleçekimsel dalgalarla sınırlı kalmaz; çevredeki maddenin hareketiyle birlikte elektromanyetik dalgalar, hatta radyo dalgaları bile yayılabilir.
Yani çok uzatmadan, kara deliklerin “deprem benzeri” olaylar yaşaması doğrudan bir yüzey sarsıntısı şeklinde olmasa da, kütleçekimsel dalgalar ve elektromanyetik dalgalar şeklinde uzay-zamanın çeşitli yerlerinden izlenebilir sinyaller üretmeleri mümkündür. Bu tür olayları klasik anlamda bir deprem olarak düşünmek yerine, kara deliklerin çevresinde ve uzay-zaman dokusunda meydana gelen devasa titreşimler veya dalgalanmalar olarak görmek daha doğru olur. Özellikle LIGO ve Virgo gibi dedektörlerle bu tür sinyalleri yakalayabiliyor olmamız, evrenin en uç noktalarındaki bu dramatik olayları inceleyebilmemizi sağlıyor.
Yani evet, kara deliklerin kendi çaplarında yaşadıkları kozmik çalkantılar ve çınlamalar, bizlere radyo dalgaları gibi sinyaller olarak ulaşabiliyor. Ama bu olaylar kara deliğin içinde değil, etrafındaki kozmik manzarada gerçekleşiyor ve tıpkı bir depremin yer kabuğunu sarsması gibi, uzay-zaman dokusunu sarsarak bize sinyaller gönderiyor.