Kavramsal olarak kaderi ele alış, tanımlayış biçimlerimiz farklı. Bu yüzden tek bir cevabımız yok.
Ancak bilindik kalıplaşmış anlamlar dışındaki geniş kapsamlı hali ile, olacakların belli olmasının ancak bunun karar veren iradeyi zorlamıyor olması durumu kaderdir genel olarak. Kişinin yapacaklarının belli olduğu, ancak sonuçları zorlama dayatma ile değil, o anki istekleriyle gerçekleştiriyor olduğu bir sistemden bahsediyoruz. Bu açıdan fizik, zamanın göreceli olduğunu ve rölatif deneyimlenen bir boyut olduğunu ifade etmekte. Yani geçmiş - gelecek - şimdiki zaman ayrımı bulunmamakta aslında. Zamanda ileri yolculuk teorik olarak gayet mümkün. (çok küçük miktarda gidebildik astronotlar vasıtası ile) İleri gidilebilecek (bize göre) bir zaman varsa, olacaklar da olmalıdır şimdi dışında. İşte bu açıdan bakıldığında kader bunun felsefi söylemi. Fizik de diyor ki, zaman kütle sahibi cisimler için geçerlidir ve onlar için bir şeyler olmaktadır. Oysa her şey zaten bütünlük içinde hazırdır. Işık hızına yakın hızlara ulaşabiliyor olsaydık bunu deneyleyebiliyor olurduk. Tabii ki 100 yıl önceki HURAFE, dalga geçilen, zavallı gibi görülen teori ve yaklaşımların günümüzde kanıtlandığı gibi bir çok gerçeği daha kısa sürelerde deneyleyeceğiz gibi görünüyor.
Ancak en genel ifadesiyle zamanı daha iyi anlamaya çalıştıkça, kader denen olguyu da yeniden tanımlayıp genel kalıplarından kurtaracağız gibi görünüyor. Çünkü bilimsel açıdan bakıldığında zamanı farklı yönleriyle anlayabiliyor iken, üzerine yükleyeceğimiz anlamlar açısından biraz daha geniş bir bakış açısını, daha objektif kalarak değerlendirmemiz gerekmekte.