İslam; Emevi döneminin bitimi (652-750) ile başlayan Abbasi döneminde (750-1258) kendi rönesansını ve altın çağını yaşamıştır. Dönemin bilim insanlarının vahiy ilmini, akıl ilmi ile pekiştirmesi ve yorumlaması, İslam coğrafyasını bilim yuvası haline getirmiştir. Abbasi yönetiminde başta gelen bilim insanları; Kindî, Fârâbî, Hârizmî, Battânî, İbn-i Sina, İbn-i Heysem, Birûni, İbn Rüşd, Cezerî, Gazzâlî, Nasîrüddin Tûsî, İbn Battuta, İbn Haldun, Uluğ Bey gibi önde gelenler, felsefe, matematik, astronomi, geometri, tıp gibi bilim dallarında ilerleme kaydetmesini sağlamışlardır.
Haçlı saldırılanın zayıflatması ve arkasından gelen Moğol istilaları 1258 yılında Abbasi yönetimini sona erdirmekle kalmamış. Bilime başkentlik yapan Bağdat'ın yıkılması, el yazmalarının yakılması, kütüphane ve eğitim kurumlarının yok edilmesi, dönemin bilim yuvalarına ve bilim insanlarına büyük zarar vermiştir. Fakat bu zararı fiziki olarak değerlendirmek gerekir.
Asıl zararı veren, Moğollar değil, orta çağ karanlığındaki Avrupa'nın; akıl ilmini kafirlik, vahiy ilmini ise tek gerçek ilim görmesi ve zamanla bu düşüncenin İslam coğrafyasında da hakim olmasıdır.
Dönemin en ünlü müderrislerinden İmam-ı Gazzali (1058-1111) pek çok filozofa ve bilim insanına katli vaciptir fetvası vermiş, akıl ilmini şeytanlaştırmış ve gerçek ilmin vahiy ilmi ile olacağı öğretisi ile kendi dönemi ve sonraki din adamlarını etkilemiştir.
Günümüzde bu etkileri İslam ülkelerinde maalesef hala görmekteyiz. Avrupa'dan neredeyse 700 yıl önce kendi rönesansını gerçekleştirmeyi başarmış Müslümanların akıl ilmi konusunda bu denli geri kalmasının bir türlü önüne geçilememiştir.[1]
112 görüntülenme