Önce kafandaki bazı karışıklıkları giderelim istersen.
Yukarıda gördüğün grafiğe elektromanyetik spektrum denilir. Dikkat edersen bizim görebileceğimiz ışık ne kadar dar bir bantta kalıyor. Sadece gözümüzün görebildiği ışıklara bir isim vermişiz doğal olarak.
Peki bu spektrum bize neyi anlatıyor? Işık bir enerjidir. Radyo dalgaları en az enerjiye sahip ışıklardır. Spektrumun diğer ucundaki gamma ışınları ise en yüksek enerjiye sahip ışıklardır. Işığı ölçerken enerjisi ile ölçebileceğimiz gibi genelde dalga boyu ile söylemeyi tercih ederiz. Dalgaboyunun birimi de bildiğin metredir.
Dalgaboyu kelimesi hiç kafanı karıştırmasın. Suya elinle vurduğunda yada bir taş attığında etrafa halkalar yayılır değil mi? Heh şim di suya düzenli aralıklarla taş attığını düşün. Eğer hızlı hızlı vurursan suya o dalgaların arası sıklaşacaktır. Yavaş vurursan o dalgaların arası açılacaktır. İleriye bir sopa çaktığını düşün. Sen saniyede 10 kere suya taş atarsan o sopaya saniyede 10 tane dalga vurur. Sen saniyede 30 defa taş atarsan saniyede 30 dalga vurur sopaya. Buna frekans denilir. Kabaca iki dalganın arasındaki mesafeye de dalga boyu denilir ve metre cinsinden ölçülür.
Biz insanlar atıyorum suya 20 dalga çarpınca kırmızı demişiz de, 100 dalga çarpınca mor demişiz. Neden peki? Görebildiğimiz ışıklar bunlar çünkü. Ama birde makine koyduğunu düşün, makine saniyede 1000 defa suya temas ediyor. Halkalar o kadar sık ki gözlerimiz ayırt edemiyor artı bunu. Ona da bir isim vermemişiz. Ancak yüzyıllar sonra hassas cihazlar geliştirip bu ışığın enerjisini ölçüp bu radyo dalgasıdır, bu uv ışıktır, bu xray'dir diye isimler vermişiz.
Şimdi asıl konumuza dönelim. Işığın renkleri dediğimiz şey aslında enerjisinin miktarı sadece. Yani bunu ağırlık birimleriyle ifade etseydik, yani dünyada böyke bir gelenek olsaydı, 1 kilo mavidir, 2 kilo pembedir derdik. Bir ışığın önüne bir filtre koyduğun zaman ordan belli enerji miktarındaki ışığın geçmesine izin verdiği için öyle tek rengi yansıtabiliyor.
Örneğin ünlü prizma deneyinde giren beyaz ışık çıkışta gök kuşağı renklerine ayrılıyor. Orda olan şet prizmanın üçgen şeklinden dolayı bazı fotonlar çok yol katediyor, bazıları daha az yol katediyor. Bu dalgaboyunda farklılığa yol açıyor. Yani farklı renkler görüyoruz. Çünkü o suya atılan taşın yarattığı dalgalar gibi durum. Yani ben 10 tane sopa çaksaydım suya. Her birinin arasına 10 cm mesafe koyarak taşın atıldığı noktadan sırayla uzağa koysaydım her bir çubuğun sensöründe farklı bir enerji seviyesi görürdüm. Kaynaktan 10 cm uzakta olan çubukta daha fazla enerji ölçerdim. Su halkası gittikçe enerjisi azalacağı için 100 cm uzakta olan çubuğun sensöründe daha az enerji ölçerdim.
Bizim gözümüzün farklı renkte görüyor dediğimiz şey farklı enerji görüyor aslında. Olay bundan ibaret. Senin sorundaki bir renk ışığın kaynağında mı üretilir sorusu hem evet hem hayır. Yani prizma örneğindeki ışığın dağıttığın gibi toplayabilirsin de. Biz buna mercek diyoruz. Merceğin yaptığı şey, küresel formundan dolayı ışığı toplamak ya da dağıtmaktır. Buradaki tek detay bizim görebildiğimiz, görünür ışık dediğimiz şey kırmızıdan maviye bütün renklerin yani bütün ışıkların toplamıdır.
Bu renk ayrımı konusunda baloncuk ya da suda oluşan köpük de bir fikir verebilir sana. Baloncuklar küresel bir şekle sahip olduğu için, üzerinden geçen fotonların katettiği mesafe de değişiyor. Bu yüzden gök kuşağımsı renkler görürüz baloncukta.
İleei okuma için kelvin konusunu da araştırabilirsin. Bu da bildiğin ışığın sıcaklığı. Doğal olarak bir ışık uzayda ilerlerken soğur, yani enerjisini kaybetmesi demektir bu. Bu yüzden evimizdeki led ampül sarı eski lambalar kadar sıcak olmaz. Çünkü eski sarı lambalar uv ışık da saçıyordu. Ama biz göremiyoruz. Led ışıkta demişler ki biz neden göremediğimiz ve sadece elimizi yakmaya çalışan bu ışığı üretiyoruz biz? Led ışıklar uv üretmediği için, hem eski lambalar kadar ışık saçabiliyor hem de uv ışık üretmek için uğraşmadığından elektrik faturamız daha az geliyor. Eski lambalr 100 wattı. Şimdiki lambalar 10-20 watt arası. Yani boşu boşuna %80 oranında göremediğimiz ve hiç bir işimize yaramayan ışık üretiyor ve onun elektrik faturasını ödüyormuşuz.