Düşmek.
Atalarımızdan bize miras kalan bir korkudur. Hayati önem arz eder. Fobi, yersiz korku demektir. Örneğin siz güvenli bir şekilde yüksekte durmaktan korkmuyorsunuz ama güvenli olmadığını hissettiğinizde, kalp atışlarınız hızlanıyor, terliyorsunuz, göz bebekleriniz büyüyor, açıkça korku belirtileri gösteriyorsunuz, normal olarak. Oysa, size güvenli olduğu söylesek bile, yine bu davranışları sergilerseniz, o zaman korkunuz bir fobiye dönüşmüş demektir. Yüksekte olmak, artık hayatınızı etkileyecek kadar sıkıntı verir size. Bu güvensizliğin bir sonucu olarak doğar. Hem kendinize, hem başkalarına hatta sizi güvende tutmaya yarayan ekipmanlara bile güvenmediğiniz için, korkunuz daha da artar.
15 cm yüksekliğindeki bir kaldırım taşı üstünde yürümekten pek korkmayız. Çünkü düşsek bile ciddi bir yaralanma riski çok azdır. İki metre yüksekliğindeki bir duvarda yürümekten korkarız, çünkü yaralanma riskimiz çok yüksektir ama eğer düşersek. Buradaki "eğer"in anlamı şudur:
İlk kez, iki metre yüksekliğindeki bir duvarın üstüne çıkarsanız, düşme riskiniz yüzde ellidir. Bunu sürekli tekrarlarsanız düşme riskiniz de ters orantılı olarak azalır ama asla sıfır olmaz. Her yürüyüşünüzde daha da adapte olursunuz. Böylelikle risk ne kadar çok olsa da, çok az düştüğünüz veya hiç düşmediğiniz için bu yüksekliğe alışırsınız. İşte bazı insanların, diğerlerinden daha rahat olmasının sebebi de budur.
Sizin yüksekliğe tepkiniz ise gayet doğal. Eğer bunu da yenmek istiyorsanız, çok klişe bir laf olan, "korkunuzun üstüne gidin" demekten başka da tedavisi yok.