Biz (Homo sapiens) sosyal bir canlıyız ve hayatta kalarak neslimizi devam ettirmemiz için üremeye, dolayısıyla grup halinde dolaşmaya ihtiyacımız var. Ve grup halinde dolaşmamız insanların arasında bir hiyerarşiye sebep oluyor, seni ava bile davet etmeyen bir insan grubunda mı olmak istersin yoksa o grubu yönetebildiğin bir grupta mı. Tabii ki ikinci seçenek çünkü seni ava bile etmeyen bir grupta senin hem fiziksel hem de ruhsal olarak zayıf olduğunu düşünürler bu nedenle seni çağırmazlar ve grup 1 kişi eksik olduğu için avı başarısız geçebilir. Bu nedenle kendini grup/kabile içerisinde ki statünü kötü duruma sokabilecek bir hareketi yapman hoş olmaz. İnsanlar senin zayıf olduğunu düşünür bu nedenle gruptan dışlanır ve hayatta kalma ve üreme şansın çok fazla azalır. Beraber ava gittiğin bir arkadaşının yuvasına girip istediğin eşyayı çalabilirsin fakat bunun sana ne faydası olacak, eğer kimse görmezse istediğini alabilir ve uzaklaşabilirsin fakat ya görürlerse, işte o zaman kimse seni aralarında istemeyecektir ve toplum arasında düşük bir statü eş seçerken bile kendini gösterebilir. Toplum tarafından pek tercih edilmediğin için sağlıklı ve üremeye elverişli dişilerle beraber olamazsın bu durumda soyun tehlikeye girer. Sana hiç bir faydası olmayan bir şeyi yaptığın için ömür boyu sefalet içinde geçirebilirsin ve bunu kimse istemez. Bu durumda yaptığımız bazı olaylar/hareketlerden utanmaya ve bunları yapanları statüsel olarak düşük görmeye başlarız, kimsenin gözünde küçülmemek için utancımızı geliştiririz ve bu da ahlak ve kültür dediğimiz soyut iki kelimeyi oluşturur. Kısacası; Montreal Üniversitesi’nden Dr. Daniel Sznycer utanmak hakkında: “Utanma hissi diğerleri tarafından dışlanmamıza neden olabilecek davranışlardan kaçınmamıza yardımcı olan içsel bir sinyaldir” der.
Sadece kabile arasında değil farklı toplumlardan gelmiş bireylerin bile bizi ayıplaması utanmamıza sebebiyet veriyor. Bu da utanmanın ne kadar evrimsel ve evrensel olduğunu gösteriyor.