Öncelikle "Kültürel evrimden önce" saptamasını kesin ölçü almak gerekiyor. İnsan her şeyden önce memeliler gurubuna ait bir hayvandır. Ve bir kedi, bir köpek, bir maymun, kurt, aslan, kaplan ya da diğer memeliler nasıl davranıyorsa o da öyle davranıyordu. Beden kokusu onun için ve özellikle cinsel tercih açısından ilk sırada geliyordu. (...ki bu şimdi bile öyledir, yani geçerlidir) Bedeninde yıkanmamaktan doğan kötü kokulara gelince, o dönemde bu olgu, şimdiki kadar sorun olmuyordu. Çünkü, sanırım çok daha güçlü olan bağışıklık sistemi, kötü kokuları oluşturan bakteri ve benzeri mikroorganizmaları, kokudan önce yok ediyordu... Aynı şey, dişler ve ağız kokusu için de geçerliydi... Bağışıklık sisteminiz yeterince güçlüyse dişleriniz de çürümez ağzınız da kokmaz. Ayrıca mideniz ve sindirim sisteminiz de benzer biçimde güçlüyle nefesiniz de kötü kokmaz, bedeniniz de... Bunun görece yakın örneklerini Anadolu'daki tarih öncesi kazılarında bile izlemek mümkün Paleolitik (Yontmataş )Dönemi kazılarında insanla avcı toplayıcı bir yaşam sürdüklerinden dişlerindeki çürük sayısı yanılmıyorsam yüzde 3-4 iken, Neolitik (Cilalıtaş) Devriyle birlikte yerleşik yaşama geçip, tahıllı-unlu beslenmeye başlayınca bu oran epey yükseliyor.(Tam hatırlamıyorum ama yüzde 15 ile 30-35 arası bir sayıydı).
İşte insan, kültürel evrimden sonra, giderek doğayla bağlantısını kopardı ve bedeni de, bağışıklık sistemi de iyice zayıflayınca, başta kötü koku ve hastalıklar olmak üzere her tür olumsuzluk, adeta sıraya dizildi. O kadar ki, kimi insanlar her gün hatta günde 2-3 defa yıkanmayı temizlik ya da hijyen saymaya başladılar. Tamam günümüzde yıkanmak çok çok önemli... Ama böylesi bir abartı da, yalnızca derimizdeki koruyucu bakterileri yok etmekten başka bir işe yaramıyor. Gerçekten sağlıklı bir insanın beden kokusu, tür diğer memelilerde olduğu gibi cinselliğe doğal bir davet yada çağrı niteliğindedir. Amacı da budur... Bir parfüm güzel kokar ama hiç böyle bir işlevi yoktur. İ.U.
352 görüntülenme