Evrimin Tepesindeyiz!
Bu, doğadaki en etkin canlıyı tamamen edilgen yapan ve bu ön kabul üzerine oturtulan bir değerlendirme.
Oysa insan sırf edilgen bir varlık değil, sırf etkin bir varlık da değil. Karşılıklı etkileşen bir varlık.
Kaldı ki kitapta zikredilen "dışarı" neresi? Etkiyen insan değilse kim ve ya ne?
Bunca evrimsel birikime ve evrim ağacının en tepesine hakkı ile oturmuş olmasına rağmen insanı dışarıdan gelen etkiye sadece tepki veren olarak sınıflandırmak çok da bilimsel bir yaklaşım değil.
Düşünün ki elimizde bir süzgeç var ve içine döktüğümüz bir çok şeyden sadece birini süzmek üzere tasarlanmış ve ne yazık ki süzmesi gerekeni süzmüyor, ne yaparız? Onun hiç bir sorumluluğu yok diyerek onu kullanmaya yahut kullanmadan bile elimizde tutmaya yahut bir anı olarak evimizin baş köşesinde muhafaza etmeye mi çalışırız yoksa geri dönüşüme mi yollarız?
Tabi ki geri dönüşüme...
Ki bu bir nesne ve yapması gereken işi yapamamanın sorumluluğunun faturasını ve haklı olarak ona kestik.
Ya biz insanlar. Her şey ve her konu için doğruyu yanlıştan, haklıyı haksızdan, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ve nicesini nicesinde süzüp ayırabilecek sayısız süzgece ve sayısız erken uyarı sistemine ( sensöre) sahip iken, kendimizi edilgen var sayıp sorumluluktan nasıl kaçınabiliriz.
İspat mı: Bu dünyada tek bir kişi sorumluluk üstlenip bundan kaçınma derdine düşmüyorsa kaçınılmayabilir, tek bir kişi iradi ve etkin olabiliyorsa herkes olabilir demektir. Ki o kadar çokuz ki...Sevgiyle...