Ben buna şöyle bir yorumda bulunmak istiyorum: Gerçekten başarılı olduğum konularda çevrem beni ne kadar başarılı görürse görsün, otorite olarak algıladığım kişi bana başarı konusunda bir eleştiride bulunmuyorsa ben de kendimi başarılı olarak göremiyorum. Ama kendime sormak istediğim soru şu: Benim otorite olarak gördüğüm kişiye göre başarı nedir? O ve ben, başarıya aynı pencereden mi bakıyoruz? Örneğin bana göre başarı süreç ise otorite olarak algıladığım kişiye göre sonuçtur. Bu durumda ben başarısız mı oluyorum? Hayır.
Bu yüzden ortaya koyduğum somut üründe başarımı hissedemediğimde aklıma hep "özgüven" konusu geliyor. Özgüven, küçük yaşlarda kazanılması gereken kritik duygulardan birisi bence. Özellikle okul öncesi dönemde çocukların bağımsızlık ve girişimcilik duygularının yeteri düzeyde beslenememesi sonucunda bu tarz problemlerle karşı karşıya gelebiliyoruz. Ve akabinde çocuk, yaptığı işte başarılı olsa bile düşük benlik algısından dolayı kendini yetersiz görebiliyor. Örneğin 3-6 yaş arası dönemde çocuklar, çok meraklı olurlar ve tabiri caizse sorularıyla ebeveynlerini, çevrelerindeki büyük insanları bunaltırlar. Büyük bir sabırla çocukların sorularını doğru bir şekilde cevaplamak, eğer sorunun cevabını bilmiyorsak da "Harika bir soru ama cevabını bende bilmiyorum. Senin için araştıracağım ve cevabını bulduğumda seninle paylaşacağım." vb. ifadelerle cevap vermek yerine "Böyle soruları nereden buluyorsun? Başıma icat çıkarma." minvalinde cevap verirsek bu çocuklar soru sorarak, merak ederek hatalı davrandıklarını düşüneceklerdir. Sonuç olarak çocuklar, özgüvenlerine inen bir darbeyle karşı karşıya geleceklerdir.
Erikson'a göre ilkokul dönemine denk düşen ve 7-12 yaş aralığını kapsayan "Başarıya Karşı Aşağılık Duygusu" döneminde, çocukların başarılı oldukları alanın keşfedilmesi ve bu alanda çocukların desteklenmesi çok büyük önem taşımaktadır. Ancak burada ki mihenk taşı da çocuğun bir nebze başarısızlıkla da yüzleşmesidir. Çünkü sürekli başarı duygusunu tatmış bir birey, başarısızlık durumuyla karşı karşıya geldiğinde duygusal anlamda büyük bir yara alabilir ve bu durum geniş anlamda bireyin hayatını etkileyebilir. Dolayısıyla bu yaş döneminde çocukların başarı kadar başarısızlığı da tatması gerekmektedir. Olumlu bir benlik algısı için bu, önemli bir noktadır.
Bireylerin kendilerine yetebilmesi ve kendi başarısızlıklarının farkında olması kendilerini tanımalarıyla ilgilidir. Ben kendi potansiyelimi biliyorum ve kendime potansiyelim doğrultusunda hedefler koyuyorum. Yapılması gereken 10 işten ne kadarını yapabileceğime inanıyorsam kadarını yapmaya çalışıyorum. Yapamadıklarım içinde kendimi suçlamak yerine "bir daha ki sefere daha iyisini yapabilirsin" diyorum. Bunları işitmek için karşımda birisi olmasına gerek yok ki. Ya da başarımın bir başkası tarafından onaylanmasına... Ortada bir emek varsa ve sonuç başarısızsa, bu bile başarıdır. Örneğin bizler okul öncesi kurumlarında çocuklarla birlikte etkinlikler yapıyoruz. Etkinlikle kastımız bir resim etkinliği olsun mesela. Çocukların bazıları harika şeyler çıkarırken bazıları ise bizim sanat estetiğimize uymayan eserler çıkartıyor. Ama o çocuğun benim estetik algıma uymayan bir eser çıkarması onun başarısızlığı sayılmaz ki. Neden "çok kötü olmuş, biraz daha güzel çiz" gibi cümlelerle onun özgüvenini zedeleyeyim? Açık konuşalım, bizler dünün çocuklarıyız ama belki de yanlış öğretmenlerden, yanlış insanlardan geçtiğimiz için bugünün kendine yetemeyen, başarı konusunda hep onay bekleyen ve özgüven konusunda ciddi travmaları olan yetişkinleri olduk.
Tabi ki kendine yetememek ve başarıya rağmen başarısızlık hissi başka nedenlerle de açıklanabilir ancak ben bunun temel kaynağının öz güven olduğuna inanıyorum. Okuduğunuz için teşekkürler...
Kaynaklar
- Yazar Yok. Çocuğun Psikolojik Gelişimi. (15 Ağustos 2020). Alındığı Tarih: 15 Ağustos 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
- Yazar Yok. Aşırı Özgüven, Özgüvensizliğin Göstergesi Olabilir . (15 Ağustos 2020). Alındığı Tarih: 15 Ağustos 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı