Modernizmin getirileri; sosyal güvence, modern tıp, yaygın eğitim, ucuz ve istikrarlı miktarlarda gıda, temiz su, haftada iki gün tatil, görece çatışmasız ortam vs. Üstelik isterseniz hala avcı-toplayıcılığa geri dönebilir, ortama uygun bir çadırı kentteki birkaç haftalık emeğinizle satın alabilirsiniz. Ayda 50 dolara yaşayabileceğiniz yerler de var.
Şu anki noktaya planlayarak gelmedik bu arada. Çocuk doğurmayı ve bakmayı kolaylaştıracak, açlıktan ve hastalıktan ölmemizi engelleyecek, rakip topluluklarla çatışmaları azaltacak tedbirler alarak, şehirler kurarak, nüfus yoğunluğundaki artışları göğüsleyecek sistemler geliştirdik genelde. Bazı yerlerde sağlıklı, bazılarında sağlıksız sonuçlar elde ettik.
Mutluluk, beklentilerle ve vadeyle ilgili olduğundan, buna standart bir formül uygulayamayız. Şu anda 7 milyar insanı doğaya salarsanız, ortalık fena karışır en azından. 10 çocuktan 6'sının ilk beş yılda öldüğü bir ortama geri dönmeyi de bugün çok kimse istemez. Tabii avcı-toplayıcıların beklentileri de ona göreydi. Bugün varlığını sürdürenler bile alışkanlıklarını ve kültürlerini terk etmek istemeyebiliyor. Öte yandan, istikrar veya en azından algılanan istikrar, pek çoğunu kentlere çekiyor. Doğa, kimseye yaşam garantisi vermiyor.
Bu arada asgari ihtiyaçlarımız için haftada 40-50 saat çalışmamız gerekmiyor. Verimliliği ve adil bir iş/gelir dağılımını gözeterek, günde 3-4 saat çalışmak da yetebilir teoride. Ancak ekonomik ve kültürel olarak o noktaya yaklaşmakta zorlanıyoruz. Kapitalizm-sosyalizm geçişinden ibaret değil mesele tabii, ancak adil bir dağılım için öyle veya böyle mücadele ve değişim gerekiyor. Daha mutlu olmamızı sağlamak için sporun, sanatsal üretimin, sosyal etkileşimin, eğitimin daha kolay ulaşılabilir olması gerekir. Tabii ortak hedeflerin de zararı olmaz. Bugün bunları tüketim ve statüyle ikame etmeye çalışıyoruz; o nedenle kendini mutsuz hissedenlerin sayısı artıyor.