Konuya geniş planda baktığımızda, beyin evriminde ilk oluşan merkezin sürüngen beyin olduğunu görüyoruz. Sürüngenlerde, yaşamda kalmayı sağlayan dürtü merkezidir. Beynin diğer kısımları yok gibidir sürüngenlerde. Memelilerde ise limbik sistem ve korteks kısmı gelişmiş haldedir. Ancak sürüngen beyin temeldir yine. Bir organizmayı hayatta tutmaya yarar sürüngen beyin. Bireyi yaşamda tutmak, türün devamını sağlamak TEMEL KODudur beynin. İşte bu açıdan baktığımızda, güdü - dürtü olmadan bireyin yaşamda kalmak için çaba göstermesi geri plana düşer, ve üreme için gerekli motivasyon kaybolur. Aynı zamanda üretilen libidinal enerji kaybolacağı için bütün temel yaşamsal fonksiyonlar motivasyonunu kaybedecektir. Buna yeme arzusu, üreme arzusu, yaşamdan zevk alma tatmin olma, bir şeyi başarma vs vs ekleyebiliriz.
Bize hayvani ve kötü gibi gelen bir çok temel davranışımız, motivasyonunu sürüngen beyinden alır ve aslında bu sayede yaşama devam edecek gücü zevki heyecanı bulabiliriz. Elbette ödül merkezini konudan bağımsız tutamayız. Dopamin, seratonin, endorfin gibi yaşama güdüleyen nörotransmitterler de yine bu sayede üretilir ve işlev görebilir.
Burada ulaşılmak istenen konu, güdüleri son noktasına kadar sınırlayabilen bir insan organizması neye dönüşebilir. Acaba daha yüksek bir bilince geçer mi, üstün üretimlerde düşünce düzeylerinde bulunabilir mi gibi bir şey anladığım kadarıyla. Her yönüyle insan bir bütün. Bu bütünlüğü nasıl neresinden eksiltirsek eksiltelim, sonuç beklediğimizin dışında negatif bir yönde olacaktır. Yüzyılların evrim sürecinde oluşan ve yaşam ile uyumlanan bir biyomakineyi, dün denebilecek yenilikteki neokorteksin öngörüleriyle değiştirmek anlamlı olmayacaktır. Yani yüzyıllardır oluşan bir yapıyı, çok çok yeni oluşmuş korteksin öngörüleriyle yapılandıramayız. Evrimsel süreç devam etmekte elbette, yaşam şekli biyolojiyi yeniden yapılandırıyor. Ancak bu süreç birey bazında ele alınamayacak uzunlukta.