Kötülük genellikle ahlaki açıdan yanlış, ''günahkar'' veya kötü olan şey olarak düşünülür; ancak kötülük kelimesi, ahlaki boyutu olsun ya da olmasın, kendisine ve çevresine zarara neden olan her şeyi de ifade eder.
Hayvanlarda iyilik ve kötülük kavramı, yine insanın hayvan davranışlarını kendi ahlaki yöntemlerine ve inanışlarına göre yorumlamasıdır. Yani; Nesnelere ve diğer hayvanlara bakıp onları antropomorfize etme (yani insana özgü özellikler atfetme) eğilimindeyiz. Eğer bir kediye çokça sevgi verdiğinizde sizi terk ederse, ona ''nankör'' deme niteliğini kendimizde buluruz. Doğada ahlak kavramı yoktur. Şans, ahlak ve buna bağlı iyilik - kötülük - kavramları da insanoğlunun kendi toplumlarına atfettiği bir tür bilinçtir.
Bir çita, ceylanı avlamak için ''sinsice'' plan yaparken kötü müdür? Bir kedi, sırf size minnet etmediği için nankör müdür? Sokak ortasında çiftleşen köpekler, ahlaksız mıdır? Bir leylek, yuvasındaki güçsüz yavruyu metrelerce yukarıdan aşağıya attığı için kötü müdür? Bir karadul örümceği, çiftleştiği erkek bireyi canlı canlı yediği için kötü müdür? Aynı şey insanca tanımlanan iyilik için de geçerli.
Bu soruların cevapları aslında belli. Her bir hayvan davranışının içgüdüsel olarak bir cevabı var ancak iyilik - kötülük konusunda ki cevaplar sizlerin bu terimleri nasıl ele aldığınıza bağlı. Örneğin Çita beslenmek için bu ''sinsi'' avlanma planını yapar. İnsan, karşısındaki canlıyı istese de istemese de kendi benliğini ona atfederek yorumluyor.
Ancak insan, gelişmiş bilinç ve nöron sistemiyle ve toplumun ona yüklediği / verdiği normlarla iyiliği - kötülüğü anlamlandırabilir, ayırt edebilir ve en önemlisi bunu tercih meselesi haline getirebilir.