Küresel anlamda cehaletin popülerleşmesini izliyoruz. İktidarların bilimsellikten uzak adımları toplumun geniş kesiminde destekçi buluyor. Türkiye ve abd benzer durumu yaşıyor. Siyasete odaklanmaksızın düşünüldüğünde; eğitim oranı düşük insanlar daha hızla çoğalırken, insan zekası ne yönde evrilir?
Aslında bu durum yeni değil. Refah seviyesinin artması daha fazla sayıda eğitim düzeyi yüksek insanların ortaya çıkmasını sağlıyor. Sonuçta eğitim masraflı bir iş ve bu yüzden tarih boyunca iyi eğitimli insanlar genelde zengin toplumlardan çıktı.
Ancak refah seviyesinin artması aynı zamanda nüfus artışını düşüren bir durum. Üstelik eğitim seviyesinin artması doğum oranlarını ayrıca düşüren bir etken. Gelir oranının artışı ile doğum oranlarının düşüşü arasındaki ilişkiyi ülkeler arasındaki gelir ve doğum oranlarını inceleyerek görmek*(1. Kaynak) mümkün, eğitim ile doğum oranı arasındaki ilişkiyi ise ülkelerin konu hakkında yaptığı araştırmaları*(2. Kaynak) inceleyerek görmek mümkün.
Yani eğitimsiz ve parasız insanlar yapabilecekleri fazla bir faaliyet olmadığı için daha fazla ürüyor, ancak alternatifler arttıkça doğum oranı düşüyor. Eğitimli insanların daha az üremesi ise eğitimsiz kitlenin her zaman çoğunluk olmasıyla sonuçlanıyor. Şimdiye kadar var olan hiçbir toplum bütün bireylerinin aynı eğitim ve refah seviyesine sahip olduğunu söyleyemeyeceği için bu durumun uzun süredir böyle olduğunu düşünmek yanlış olmaz.
Ancak zeka ile bilgi birikimi aynı şey de değil. Zeka bilgiyi ne kadar hızlı işleyebildiğinizi ölçen bir terim. Yani 1+2=3 diyebilmek için öncelikle 1 ve 2 ne onu bilmek lazım, zeka 3 sonucuna ne kadar hızlı varabildiğiniz ile ilgili. Bu konu ise daha çok bilgi birikimi ile ilgili, tarih boyunca insanlığın gelişmesini sağlayan tüm büyük gelişmeler dahiler tarafından gerçekleştirildi. Bu tür insanlar ise biyolojinin bir sonucu olarak çok nadir.
Bahsettiğimiz konu daha çok bir sosyal olgu, birileri çıkıp zeki insanları yok etmeye ya da bir şekilde çoğaltmaya çalışmadıkça biyolojik bir değişiklik yaratması öngörülebilir bir gelecekte gerçekten zor. Daha da ötesi için ise sadece spekülasyon yapılabilir.
İşin sosyal tarafına bakacak olursak, bilgisiz ve eğitimsiz yetişen her bireye rağmen az sayıda eğitimli insan bile bir fark yaratıyor. Ve bu durumun belli bir süredir denge içinde gittiğini görüyoruz. Bir değişiklik olması için bu dengenin bir tarafa doğru bozulması lazım, bunun en büyük değişkeni de refah seviyesi. Eğer refah artarsa eğitimli insan sayısı artar, ama eğer düşerse eğitimsiz insan sayısı artar.
Bu bahsettiğiniz dönemsel konuların insan evrimine pek etkisi olmaz. 70'lerde sol, ilerlemeye meraklı, eğitime değer veren bir politika ve sosyal yapı popülerdi. Bugün daha muhafazakar politikalar popüler. Yarın başka bir sosyal, kültürel siyaset popüler olur, ondan sonra yine muhafazakarlık öne çıkar vs. Bunlar gelip geçici, değişken dengeler. Bir sarkaç gibi. Bir oraya, bir buraya. Bugün demokrasi var, yarın monarşi gelebilir. Ondan sonra yeni bir yönetim biçimi keşfedilir. Bir dönem sağ, sonra sol, sonra demokratlar, sonra faşistler, sonra komünistler, sonra liberaller... Bitmez bu süreç. İnsanın, yüzbinlerce yılda evrilen zeka becerisinin bunlarla çok da ilgisi yok. Faşizmi, muhafazakarlığı ve toplumu cahilleştirmeyi akıl eden de gayet zeka sahibi biri. Ve gayet zeki insanlar monarşiyi isteyebilir, bilimsel gelişmenin insanı yok oluşa götürdüğünü düşünebilir. Belirli bir görüşte olmak başka, zeka başka bir şey. Yani cehalet, hard diskin boş ya da gereksiz bilgiyle dolu olması demek. Bu yönlendirilebilir. Zeka ise işlemci gücü. Bunu yönlendiremezsiniz. Saysız insan, gayet ileri zekası ile bilime, eğitime yatırım yapmayıp gidip inşaat yapıp zengin oluyor. Gayet zeki bir insan eğitim almayıp serbest ticaret yapıp para kazanmayı tercih ediyor. Dediğim gibi bunlar hep dönemin getirdikleri ile ilgili. Evrimsel değil.