İnanç ve mantık farklı şeylerdir. Aslında fillerin dünyayı yok etmek isteyen uzaylılar olduklarına inanabilirsin, ancak bunu bilemez yani mantıklı gözü ile bakamazsın. İnanç da mantık yoktur, ama bilmek gereği güden davranışlarda mantık olmak zorundadır. İnanç için doğru-yanlış yoksa, mantık da yok demektir. Doğru olan şeyin mantıklı olması tecrübelerimiz dolayısıyla gereklidir.
"Ön kabul" ve "ön tavır" algı değişikli bir önyargı ise, bu algıyı oluşturan öznenin de bir inancı-bilgisi olduğu anlamına gelir. Yani argümanın doğrulanmaya ihtiyacı vardır. Doğru olmayan şey mantık veya algı dışıdır. Algı mantığı oluşturduğuna göre de yorum getirdiğimiz tüm argüman ve hipotezler de inanç hep ön planda demek oluyor.
İnancı mantık ile eleştirmek mantıksızdır. Çünkü inanç dediğimiz şeyler erişemediğimiz gerçekliklerin ürünüdür. Mesela tanrı hipotezi ya da uzaylı yaşamı bir inançtır. Bu gibi konular hakkında bilgimiz olmadığından mantık dışı olması önemli değildir. Ancak tanrıyı görür ve uzaylıları tanırsak ancak o zaman bilebiliriz ve bu inanç olmaktan çıkmış olur.
Bir bilgi yarım kalırsa bildiğini söyleyemezsin, fakat bildiğine inanabilirsin. Tecrübelerimiz öznel gerçekliği temsil eder, öznel olan şey de mutlak ya da çoğul yargılara varmak mantıksızdır. Dolayısıyla hepimiz inanacak kadar gelişmiş varlıklarız. Argümanlarımız da bizlerin öznel yargısını açığa vurduğundan, kendi mantığımızı ön plana çıkarıyoruz demektir.