Uzun yaşam bölünememeden değil bölünmeden geçiyor aslında. Bazı hücrelerimiz neredeyse hiç bölünemiyor örneğin. Sinir hücrelerimiz neredeyse hiç bölünemiyor. Kas hücrelerimizde bölünme çok çok az. Ölmemizin asıl sebebi bu hücrelerdeki kayıplar. Sinir hücresi kaybımız telafi edilemiyor aynı şekilde kas hücresi kaybımız da (en önemlisi kalp kalp kası). Ölüm dediğimiz şey ise insan için örneğin aslen beyin(sinir) hücrelerimizin kaybı. Yani diğer hücrelerimiz gayet iyi çalışsa da beyin hücrelerimiz öldüğü zaman tıpta beyin ölümü deniyor ki duymuşsunuzdur bu ölüm anlamına geliyor. Peki bu hücreleri bölünebilir hale getirebilir miyiz? Evet getirebiliriz aslında ama burada sıkıntı başlıyor. Niye? Çünkü bölünen sinir hücresi sıfırlanıyor yani bilgi tutamıyor. Yassı solucanların bir türünde bunun deneyi yapıldı. Yassı solucan kırmızı ışıkta elektrik yiyip canının yanacağına koşullandırıldı. Kırmızı ışık yandığında kaçmayı öğrendi. Bu tür kesildiğinde tekrar kesilen kısımlar birer canlı meydana getiriyor. Bu canlının sinir hücresinin gövdesinin bulunduğu kısımdan üreyen canlı kırmızı ışıkta yine kaçınma hareketi yaptı ancak sinir gövdesinin bulundurmaya kısım kendini yenilediğinde kırmızı ışıktan kaçınma bilgisini kaybetmişti. Sinir gövdesi kesilirse bilgi tamamen kayboluyordu. Yani aslında ölüm bilgiyi korumak için evrimleşen bir şeydi. Ölmezsek bilgi sahibi de olamıyor, tecrübe kazanamıyorduk mevcut genetik bilimizden öte. Ölmeyen canlı bir şeyler öğrenemez anlamına geliyor bu. Yani yaşamı uzatmanın yolu bulunabilir ama uzayan yaşam kim olduğunuz dahil bilgilerinizin silinmesi ile elde edilebilir gibi duruyor. İşte aşılmaya çalışılan asıl sıkıntı bu. Bu aşıldıktan sonra bu durumda bu süreden henüz çok daha fazla bölünme döngüsüne sahip bölünebilen hücrelerimizin bölünebilme sayısını kısıtlayan telomer sayısına sıra gelir elbet.