Bazı düşünceler hatalı, saçma yada çevresindekilere zarar verecek cinste olabiliyor. Bu tarz düşüncelere gerçekten saygı gösterilmeli midir?
Fikir ve düşünce özgürlüğü, varoluşsal ve üzerinde tartışılamaz bir hak özgürlüktür.
Bu açıdan bütün düşüncelere saygı göstermek, yeterli derecede bütünsel düşünen her kişi için sıradan bir düşünsel yaklaşımdır. Nasıl çocuğun düşünceleri saçma olduğu halde değer veriyor isek, -bize göre- yanlış, -bize göre- eksik hatalı kusurlu anlamsız düşüncelere de varoluşsal anlamda saygı duymak zorundayız.
Daha önce de konusu geçmişti. Saygı göstermelik bir nezaket değil, hayata bakışı belirleyen temel bir yaklaşımdır.
Her düşünce-fikir ile muhatap olduğumuzda aynı analiz anlama - çıkarım sürecini yaşamayız. Örneğin bilimsel olarak temelden hatalı bir yaklaşıma maruz kaldığımızda, bunun teorik eksiklik vs bir sebepten kaynaklandığını hemen anlayabiliriz. Kişinin bu şekilde hatalı düşünebileceği (ki doğruyu bulabilsin) ni unutmadan -değerlendirilebilir- olmaktan çıkarırız. Yani bir düşünceyi ele almada, içsel tutarlılık ve bilimsel dayanak gibi kriterlere bağlı analiz etmemiz gerekir. (Ki bunu okuyan neredeyse herkes istemsiz olarak bunu yapıyor olmalı) Bizi besleyecek derinliğe, tutarlılığa, literal desteğe sahip düşünceleri değerlendirir, temeli eksik noksan kusurlu hatalı olanları eleriz. Böylece KİŞİSEL yaklaşmayız muhataba. Düşünce düzleminde iletişimde kalmış oluruz her ihtimalde.
Herkes aynı, herkes etik, herkes temel bilimsel seviyede, yeterli bir felsefi düzlemde düşünecek diyemeyeceğimize göre, arka planı hiç olmayan, yanlış, eksik, manipüle olmuş bilgilere karşı TEORİK bir yaklaşım-tutum geliştirmek hem kendimizi bilgi kirliliğinden korur, hem de muhatabımızla gereksiz diyalogları önler.
Unutmayalım ki, biz de bir zamanlar bir çok konuda yanlış düşüncelere sahiptik. ZAMANLA DAHA İYİ oluyoruz. Muhatabımız da o sürecin kimbilir neresinde. Onu küçümseyip hatalı olduğunu yüzüne vurmak yerine, (eğer karakteri izin veriyorsa) ona daha doğruyu aktarmak bütünsel gelişim açısından daha iyi olacaktır.
Kimse daha doğruyu biliyor diye üstün, diğeri yanlış bilgiye sahip olduğu için aşağı olamayacağı için, temelde ürettiği düşüncenin niteliğinden bağımsız olarak bireyler saygıyı varoluşsal nedenlerle hak ederler.
Hatalı olduğunu açıkça bildiğimiz "Düz dünya" görüşü örneği özelinde konuşabiliriz.
A kişisi dünya düzdür diyor
B kişisi bilimsel olarak kanıtlanmış geoit yapıyı kabul ediyor olsun.
B A'ya saygı duymalı mıdır?
Açıkçası evet. A her ne kadar duygusal ve bilimdışı karar veriyor olursa olsun bu onun hakkıdır. Şayet "saçma" yada "uçuk" düşüncelere faşistçe yaklaşacak olursak bize daha az yanlış veriyi veren yolu aydınlatan pek çok fikri hiçe saymamız gerekir.
Başka bir örnek olarak "Kalorik Teorisini" ele alabiliriz. 19.yy'a kadar ısının kalorik adı verilen su benzeri fakat kütlesiz ve renksiz bir madde ile sıcak olandan soğuk olana doğru aktığı kabul ediliyordu. O zamanki bilgi ile aslında bugün bile oldukça sağlam sayılabilecek bir iddia.
Alıntı;
"Kalorik kaybettikçe cismin sıcaklığı azalıyor, kazandıkça artıyordu. Isı akışının bir çok özelliği böyle bir sıvı fikriyle açıklanabildiği halde kalorik teorisinin deneyle uyumsuz olduğu ortaya çıktı.
Kalorik kavramına karşı en cesur fikirler genellikle Benjamin Thompson'a (Bavaria Rumford Kontu olarak da bilinir) atfedilir. Fransız İhtilalinin yayılmasından çekinen Bavaria yöneticisi ona sınırların korunması için imal edilen topların imalatını denetleme görevini vermişti. Rumford top delinirken topun, toptan kopan metal parçalarının ve delme aletinin sıcaklığının arttığını fark etti. Yani ısı, kalorik teorisine göre korunması ve birinden diğerine geçmesi gerektiği halde ortada bariz bir kalorik kaynağı olmadan hepsinde sürekli olarak artıyormuş gibi görünüyordu.
Rumford delme işinde kör bir delgi aleti kullanıldığında ortaya çıkan sıcaklık değişmelerini ölçerek nicel deneyler yaptı. Deneylerin birinde delgi aletini ve topu soğutmak için su kullanılıyordu. Rumford sudaki sıcaklık değişmesini ölçtü ve "ortada ateş olmaksızın ısınarak kaynayan soğuk suyun miktarını gören izleyicilerin yüzlerinde okunan şaşkınlığı" gözledi."
Görüldüğü gibi "Kalorik Teorisi" gibi bu zamanlarda yanlışlığı ispat edilmiş "uçuk" bir fikir bile sırf kendisinin yalanlamaya çalışanların çabaları ile bizi göreceli olarak daha doğru olana ulaştırmıştır.
Bu tartışmanın tek sınırı şudur ki şayet A kişisi bana fikrini dayatıyor, çocuklara zorla bunu öğretiyor ve fikrine inanmayanları düşman ilan ederek ötekileştiriyor ise saygı duymak bir yana dursun bilimin gösterdiği yolda ilerlemek için direnmek gerekir.
Özetle her fikre saygı duyulmalı ve son öğrendiğimiz bilimsel veri ve metodlarla gerçekliği sınanmalıdır. Yanlış ise neden yanlış olduğunu ispat etmek bile oldukça önemlidir.
Sevgiler.