Bu konu, muhtemelen günümüzün en çarpıtılmış, en karmaşıklaşmış ve en safsatalarla bezenmiş konusu. Kadın hakları... Zaten bu da insan haklarından doğmuş bir kavram ama her şekilde bizim yarattığımız ve başımıza bela olan bir durum. Siz, kadın hakları derken neyi kast ediyorsunuz bilemiyorum ama genel olarak bu konu, kadın erkek eşitliği ile paralelleştiriliyor. Ben de bu bağlamda cevap vereyim.
Öncelikli olarak şunu söyleyelim: İnsan yer yüzünde yüzbinlerce yıldır var. İnsan hayatında erkeğin ve kadının durumu, konumu, görevi evrimsel olarak pek de karmaşık değil. Kısaca özetlersek eğer insan üreyip çoğalacaksa burada üreme ve çocuk doğurma anlamında büyük yük kadının omuzlarında. Kadın hamileliği, doğadaki en zor hamileliklerden biri. Hamile bir kadın, bedensel olarak kısıtlı oluyor. Bu nedenle hamile kadın hamilelik süresince korunmalı, bakılmalı, doyurulmalı. İnsan yavrusu da doğduğunda doğadaki diğer yavrulardan çok daha zayıf oluyor ve uzun süre yoğun bakım altında olması gerekiyor. Bu süreçte de birileri çocuğa bakmalı. E anne de memeleri ile çocuğu besleyebildiği için anneyi beslemek direk çocuğu beslemek oluyor. Bu şekilde anne yavruyu direk besler konumda olduğu için onu bırakamaz ve bu nedenle de avlanamaz, doğal düşmanlarla savaşamaz, iklim şartlarına karşı konuma altına olmalı ve bu da bir yuvayı gerekli kılıyor vs. Bu sürede de anne tarafından yoğun olarak bakılmalı. Bu durumda da hem hamilelikte anneyi, hem de doğumdan sonra hem anneyi hem çocuğu birileri korumalı. Bu süre toplam olarak en az 5-6 yıl.
Bu gereklilikler de direk olarak bir erkek eş-baba figürünü kaçınılmaz kılıyor. Bir erkek, bir kadına ve çocuğa en az 5-6 yıl boyunca bakmazsa, bir kadın da bu sürelerle bir erkekle hayatını birleştirmezse insan üreyemez. Bir kadının, tek başına, erkekten sadece sperm alarak çocuk büyütmesi çok zor. Bu durum evrimsel. Tercih değil, hak değil, kanun değil, ahlak değil, sadece evrimsel. Milyonlarca yıl boyunca bu böyle olmuş, zaten böyle yaşanmış.
Bu dinamikler de baba-anne-çocuk üçgeninde belirli sosyal, duygusal, cinsel, fiziksel pozisyonlar yaratmış durumda. Kadın çoğunlukla çocuğu doyurduğu için genelde yuvada olacak. O nedenle evin yöneticisi kadındır. Ev, erkekten çok kadının mekanı ve ortamı çünkü. Kadın orada daha güçlü, etkin, hâkim, uzman. Evde kadın erkeği yönetir, nokta. Erkek de sürekli o evi doyurmak, korumak zorunda. Bu nedenle de dış işlerden erkek sorumlu. Erkek de dışarıya karşı daha etkin, güçlü, hâkim. Fiziksel yapılarımız, zihinsel gelişimimiz, psikolojik yapılarımız falan da bu doğrultuda biçimlenmiş. Erkek evi çekip çeviremez, kadın dışarıda başarılı olamaz demek değil bu. Bir hak, bir baskı, bir tercih, bir kanun, bir ahlak meselesi değil. Gerçek şu: Bu daha verimli. Böyle bir görev bölümü yapmak daha zekice. Bu ayrımların doğurduğu görev bölümünü çağdaş dünyada istemeyen yapmayabilir çünkü ilkel çağlardaki çetin şartlar bugün söz konusu değil ama bireylerin evrimsel gelişimi bu yönde. Dediğim gibi bu ayrım, ailenin varlığını sürdürmesi için en verimli yöntem.
Çağlar boyu, evrimsel rolünden dolayı kadınlar, dış dünyada, erkekler kadar etkin olamamışlar. Bu alışılageldik bir yapı teşkil etmiş. Erkekler de sahip oldukları hâkimiyetle kadınlar üzerine baskı kurmuşlar. Bu nedenle de çağdaş dünyada kadınlara, erkeklere ve topluma karşı çeşitli haklar tanınmış.
Ama bazı kadınlar bu hakları bulandırıyorlar ve "biz ezildik, şimdi ezmeliyiz" gibi bir dengeye getirmeye çalışıyorlar. Bu çaba, bazı örneklerde "Erkeklere ölüm!"e varıyor. Kabaca çizdiğim bu çerçeve ve yine bu çerçevenin ortaya çıkardığı başka bir çok sosyal, kültürel, ahlaki vs. durum safsatalarla, kavram karmaşalarıyla bağlamından ve aslından koparılıyor. Çeşitli evrimsel roller de değiştirilmeye çalışılıyor ki bu büyük bir hata.
Elbette ve elbette, hiç bir şüpheye yer bırakmayacak biçimde kadın ve erkek arasında bir zeka, akıl, beceri farkı yoktur. Zeka, eğitim, akıl, beceri gerektiren tüm meslekler, kadın ve erkek tarafından aynı başarı ile icra edilebilir. Bu açıdan ve toplamda arada bir üstünlük yoktur. Yani ne kadın erkekten üstündür, ne erkek kadından. Ama belirli spesifik alan ve konularda üstünlük vardır. Bazı konularda kadın, bazı konularda erkek üstündür. Kanun, hukuk, vatandaşlık gibi konularda eşit olunsa da başka bir çok konuda kadın ve erkek eşit değildir, olmamalıdır zaten. Kadın ve erkek birbirinin tamamlayıcısıdır. Evrimsel olarak ortaya çıkan işbirliğinin doğurduğu bir sonuç bu. Hak hukuk meselesi de değil. Kadın erkeğe, erkek kadına, üstün olduğu vasıfları bağlamında saygı duymalı.