Konuşuyoruz zaten. Bol bol konuşuyoruz. Hatta bundan sıkıldık bile.
Çünkü endüstriyel hayvanlığın dünyaya verdiği zarar gereğinden fazla konuşuluyor. Evet, küresel ısınmaya etkisi büyük. Evet topraklarımız kirlenip verimsizleşiyor. Evet, bu sürdürülür değil. Ama bunları sadece konuşuyoruz çünkü endüstriyel hayvancılıktan şikayet eden kitleler (sizi tenzih ederim) bu konuyu yüksek oranda popülist bir yaklaşımla konuşuyorlar. Çünkü endüstriyel hayvancılıktan şikayet eden kitle genellikle yüksek gelir seviyesine sahip, eğitimli, entelektüel kitle ve o kitle medeniyetin en büyük başarılarından en yüksek seviyede yararlanırken doğal tarımı ve hayatı savunup, endüstriyel hayvancılığın bitmesi gerektiğini iddia ediyorlar.
Endüstriyel hayvancılığın Dünyaya verdiği zarar, daha büyük bir bütünün parçası. Mesele eğer Dünyayı daha yaşanır bir yer kılmak ise başka birçok ve daha önemli konu var bununla ilgili. Dünyada 600 milyon aç insan varken aynı Dünya her yıl 350 milyar dolar parayı kozmetiğe harcıyor. Dünyaya ve insanlığa hiç bir katkısı olmayan çok sayıda alana (kozmetik, fal, medikal estetik, ziynet) harcanan para toprağa, bitkisel beslenmeye harcansa endüstriyel hayvancılık biter zaten. Ama biz insanlık olarak saç ektirmeye, vajina beyazlatmaya, tırnak estetiğine, medyumlara, servet değerindeki küpelere saatlere gerdanlıklara, aids-kanser-lösemi araştırmalarından daha fazla para harcıyoruz.
Endüstriyel hayvancılık en azından beslenme gibi çok temel bir gereklilik kapsamında. Yavaş yavaş hayvansal beslenmeden uzaklaşmalıyız zaten çünkü bunu şak diye kesecek olsak oluşan boşluğun yerini dolduracak bitkisel üretim yok. Geniş kitleler aç kalır. Bu geçişli olmalı -ki oluyor zaten- ama başka sayısız alan anında durdurulsa Dünyaya hiç bir şey olmaz hatta bir ferahlama bile gelir. Örnek: Fosil yakıt ve özellikle kullanımı. Akaryakıtı terk edip elektrikli araba kullanıp çevreye daha az zarar verdiğimizi iddia ediyoruz ama arabaya harcanan elektrik kömürle üretiliyor. Mizah bu. Ancak gülünebilir.
Bir yandan da hayvansalı bırakıp bitkisele yönelelim, tamam. Ama bitkisel üretim de yüksek oranda endüstriyel zaten. Küresel ısınmaya katkısı yok ama toprağın ve suyun kirliliğine katkısı yüksek. E nu da bırakalım. Bu durumda da soru tam olarak babanemin ağzından: E ne yiycez? Endüstriyel tarım, ister hayvansal ister bitkisel olarak biterse 8 milyar insanı besleyemeyiz. Mecburuz endüstriyel gıda üretmeye. Gübre, ilaç kullanmaya mecburuz. Buyursunlar, doğal tarımı savunanlar her gün ekmek soğan yesinler. Mümkün mü? Hayır. Doğal tarım diye bir şey yok. Tarımın kendisi bile doğal bir şey değil. Tarımın kendisi, varlığı bile doğal değil. Bu gerçeğin üzerine neyi tartışıyoruz ki?
İşine, toplu taşıma varken her gün arabasıyla giden kişinin endüstriyel hayvancılıktan şikayet etmesi anlamsızdır. Evinde hem pc, hem tablet, hem laptop, hem telefon olan, kullanmadığı ışığı söndürmeyen, ihtiyacından fazla giysisi ayakkabısı yiyeceği olan kişiler var oldukça isterseniz yer yüzünde hayvansal beslenen tek bir kişi kalmasın, hiç bir şey değişmez. Değişmeyecek zaten. Gereğinden 1 lt fazla su tüketen insanlar var oldukça (ki su sıkıntısı, besin, toprak, iklim vs. hepsinden daha acil bir sorun) düze çıkamayacağız. 850 milyon insan içilebilir, temiz suya ulaşamazken her gün milyonlarca litre su dekoratif bahçe süsleyen çimlere veriliyor. Tek bir zengin insanın sadece keyfine harcadığı kaynaklar, fakir binlerce kişinin yaşamını değiştirir. Golf sporuna ayrılan kaynakları bilseniz inanamazsınız. Futbolu, tenisi, motorsporlarını (ki çok severim, motosiklet sahibiyim) ekleyin buna... Ortaya çıkan ölçek inanılır gibi değildir.
Küresel sorunlar çok derin ve karmaşık. Bence er geç Dünya hayvansal beslenmeyi yüksek oranda azaltacak ve endüstriyel hayvancılık da bitmese de Dünyaya zarar vermeyecek kadar küçülecek. Ama bu bir şeyi değiştirmeyecek. Çünkü çok daha büyük sorunlarımız var. Milyarlarca insanın sofrasını direk etkileyen dengeler öyle kolay kolay değişmez. Hatta işin acısını söyleyeyim, mecbur kalınmadıkça değişmez. Küresel ısınmayı dikkate alıp parfümlerin içeriğini değiştirmemiz için denizlerin yükseldiğini çıplak gözümüzle görmemiz gerekti. Hatta kış tatiline gittiğimiz otelin önünde kar yerine otların kaldığını. Üzgünüm ama henüz çok aptal ve ilkel bir medeniyetiz. 100-150 yıl kadar sonra bu konuyu tekrar konuşmak üzere, sevgiler. :)
Kaynaklar
- wikipedia. Iklim Değişikliği. (27 Ocak 2022). Alındığı Tarih: 27 Ocak 2022. Alındığı Yer: wikipedia | Arşiv Bağlantısı