Ada mı? Hayır. Çünkü böceklere fobim var. Ayrıca bir adada böceklerden daha korkunç şeyler vardır 😂. Ama bu fobimi bir kenara bırakırsak, ilginç olabilirdi bir adada yaşamak ya. Hayatımın geri kalanını orada geçireceksem sınırsız bir kitaplık olmasını isterim. Teknolojik şeyler olmayacağı için, internet vs. gibi kitap en mükemmel seçenek. Adada da internet olmasın zaten, izolasyon olur benim için.
Küçük bir tekne veya kayık olması harika olurdu. Bir de deniz altı keşifleri için dalış ekipmanları – tabii kullanmayı biliyorum diye varsayarsak 😂 – tam bir macera olurdu benim için. Zaman zaman ileriye açılır, dalış yapıp yeni canlı türleri keşfederdim ilginç olabilirdi. Adada bir ev bile istemem, sadece kitaplık versinler evi zaten kendim yaparım.
Eğer adaya birini daha alabilme şansım olsaydı yanımda Albert Einstein’ın olmasını isterdim. Sadece bilimsel bilgisi yüzünden değil aynı zamanda bakış açısı ve hayata dair derin düşünceleri için de. Onunla gökyüzü, evrenin sırları ve zaman kavramı üzerine saatlerce konuşmak, hayatın anlamını tartışmak harika olurdu. Fizik yasalarını doğrudan gözlemleyebileceğimiz bir ortamda doğanın işleyişini onun yorumlarıyla anlamaya çalışmak bambaşka bir deneyim olurdu. Üstelik Einstein’ın kendine has mizah anlayışı uzun ada günlerini daha keyifli hale getirirdi. Onun varlığı adaya hem ilham hem de sohbet dolu bir hava katardı.
Eğer adada sadece ben olacaksam ya da birini alma şansım yoksa tek başına orada yaşama fikri tüm bu hayallerin ötesinde, biraz da hayalperest bir bakış açısı olurdu. Gerçekten bir adada tek başına uzun süre yaşamak düşündüğümüz kadar romantik olmaz. İzole bir yaşam bir süre sonra yalnızlığa ve sıkıntıya dönüşebilir. Sağlık sorunları, yiyecek bulma derdi ve temel ihtiyaçları tek başına karşılamak da cabası. Ayrıca doğadaki tüm canlılarla baş başa kalmak, özellikle böcek fobim gibi fobilerim varken, fazlasıyla zorlayıcı olurdu. Yani her ne kadar kulağa hoş gelse de böyle bir hayatın ne kadar sürdürülebilir olduğu büyük bir soru işareti.