Bir olguya ait bilgiye ulaşmak, onu tanımlamak, anlama çabası -öğrenmek- olarak görülebilir. Ancak hakikat, kendisine ait bilgiye ulaşılabilecek ve bu yolla anlaşılabilecek bir olgu - değer - şey değildir. Bu özellik de hakikat kavramına özel - has değildir. Bir çok olgu, deneyim yoluyla ya da ancak yetişkinliğe ulaşınca anlaşılabilecek seviyede niteliğe sahiptir.
Felsefi açıdan da hakikat, kişinin varoluşu anlama, kavrama, yorumlama çabasıyla ulaşılabilen bilinç seviyesinin algı düzeyiyle alakalı bir durum. Hakikat - gerçek - algı. Bu üç olgu, bizim varoluşu yorumlarken kullandığımız ana arterler. Hakikat, kendisine ait kesin sonuca ulaşamayacağımız, algı düzeyimizin sınırlılığına bağlı olarak anlamaya yakınlaşma çabasında kalacağımız asıl gerçeklik olarak kabul ettiğimiz üst gerçeklik düzey. Gerçek, bizim algı sınırlılığımız ile deneyimlediğimiz gerçeklik düzeyi. Gerçek olmadığını iddia edemeyeceğimiz, ancak mutlak gerçek olamayacağını da biliyor olduğumuz gerçeklik düzeyi. Algı ise, biyolojik ve evrimsel nedenlere dayalı olarak deneyimlediğimiz gerçekliğin de manipüle olmuş (yaşamda kalmayı garantiye alma, kolaylaştırma) hali. Görme, inanılmaz editlenmiş, yorumlanmış bir algı çıktısıdır örneğin. Ya da tehdit olmayan bir durumu tehdit olarak algılamak da algıya bağlı gerçeklik yorumudur.
Hakikat ile olan etkileşimimiz, deneyimlenebilir gerçeklik ile algıyı ayırt edebilme, evren - biyoloji - fizik gibi temel konularda belli bir düzeyde bilgi edinme, varoluşu yorumlama için yeterli bir zemin oluşturacak çabaya KİŞİSEL OLARAK girme ile yakından alakalı. Hakikate ulaşma gibi bir sonuç beklemeden, anlamaya çalışmanın sıradan bireylere göre daha ileri noktalarına gitmeyi bir gereklilik olarak görebilmek. Biliyoruz ki biz sadece gerçekliği anlamada ilerleyebiliriz. Hakikat, bilinç düzeyimizin çocuk - yetişkin oranında ileri bir komplekslik düzeyi. Bir sonucu hedeflemeden, anlamayı merkeze koyarak ilerlemek, birey olarak aslında olması gereken kişiye doğru gitme yolu ile hakikate dair yorum yapabilme çabasına ulaşabiliriz. Ancak salt bilgi ile, hakikati anlamak, ona ulaşmak gibi bir sonuç pek mümkün görünmüyor. Bilinç gelişimi olmadan; varlık yorumu, hakikate dair anlayış geliştirmek sonucun niteliğine bağlı olarak beklenemez. En azından varlık yorumlarını aşağı - üstün şeklinde ayırmayacak noktaya gelmeden bu konularda kesin ve net konuşmamak gerekir.
350 görüntülenme