Yaşadığımız, tecrübe ettiğimiz her türlü olay, kimisi aktif (hatıralar), kimisi pasif (bilinçaltı) olarak beynimizde depo ediliyor. Sevdiğimiz bir insanla zaman geçirirken arka planda yaşanan olaylar istemsizce beynimizde kodlanıyor. Örneğin: Çalan bir şarkı, havada ki deniz veya bir hamurişi kokusu, günbatımı manzarası, efil efil esen bir rüzgarın hissi gibi pek çok olay o kişiyle kurduğumuz bağın arkaplanını oluşturabiliyor.
Sevdiklerimizle geçirdiğimiz günleri hatırlarken bu arkaplanda kalmış bilgilere çoğu zaman erişemiyebiliyoruz. Ama bu arkaplan verilerine alakasız zamanlarda tekrar maruz kalmak bize onları hatırlatabiliyor. Ortak geçirilen zamanlarda bu arkaplan verileri benzer hatta nerdeyse aynı olduğu için birbirimizden uzakta bile olsak küresel bazı olaylar neticesinde karşılıklı olarak beraber geçirdiğimiz "o anı" hatırlayabiliyoruz. Örneğin ulusal radyo yayınında denk geldiğimiz bir şarkıya, haberlerde gördüğümüz bir simitçiye veya beraber izlediğimiz bir filmin o ikonik repliğine esnaf dükkanında ki televiziyonlardan farklı zamanlarda aynı anda denk gelmiş olabiliriz. Benim burda verdiğim örneklerin aksine beynimiz çok daha karmaşık çağrışımları çok hızlı şekilde yapabiliyor.
Bu tarz çağrışımlar toplumların kolektif belleklerininde bir parçası olabilir. Yani bir odadaki, ortak bir toplumsal geçmişe sahip, insanların büyük bir kısmı birbirlerinden bağımsız olarak aynı anda aynı düşünceyi akıllarından geçirebilirler. Bu durumlar çoğu zaman alakasız gözükebilcek ufak çağrışımlar sebebiyle olur. Veya sadece şanslı bir tesadüftür.
Aynı şekilde çeşitli örüntüleri takip edip, bunlardan bir sonuç çıkarma konusunda da başarılıyız. Örneğin: Acı bir fren sesi, arkasından bir gürültü bize kaza olduğuna inandırır ve hemen cama koşarız. Veya ambulans sesi duyduğumuz zaman kimin başına ne geldiğini düşünürüz. Bunlar aslında çevremizde ki verileri yorumlayıp yaptığımız tutarlı gözlemlerdir. Farketmeden bilinçaltımıza kaydettiğimiz pek çok örüntü olabilir. Bu örüntüler günlük hayatta biz aktif olarak farketmediğimiz zamanlarda bile bilinçaltı tarafından işlenip bir düşünceye bir hisse dönüştürülebilir. Veya yine sadece bir tesadüf olabilir.
Ama bizleri en çok yanıltan algıda seçiciliktir. Örneğin hergün aklımıza çeşitli olaylar, sevdiğimiz insanlar gelebilir ve bu tek taraflı olduğunda çoğu zaman unutur gideriz. Ancak karşılıklı olduğu zaman ve bu yolla bir iletişim başladığı zaman hatrımızda yer edicek bir olay olur. O an gerçekleşicek olaylar hakkında sessiz yorumlarımız bin kere yanlış çıksa yine de doğru çıktığı zaman "aklıma gelen başıma geldi" diyebiliriz. Hatırladığımız ise bize mistik bir anmış gibi gelen anlar olucaktır ve diğer sayısız örnek unutulup gidecektir. Bu durum altıncı hissimizin çok kuvvetli olduğu yanılgısını oluşturabilir.
Ancak telekinezi/telepati, insanlarla kurduğumuz görünmez bağlar veya altıncı his gibi şeylerin bilimsel bir temeli yoktur, safsatadan ibarettirler. Bilimle kalın.