Virüs, sadece canlı hücreleri enfekte edebilen ve böylece replike olabilen mikroskobik enfeksiyon etkenleri. Virüsler: hayvanlardan ve bitkilerden, bakterilerin ve arkelerin de içinde bulunduğu mikroorganizmalara kadar her türlü canlı şekillerine bulaşabilirler.
Virüsler bir hücre içinde olmadıkları zaman kendi kendilerine çoğalamazlar. Yani bu açıdan uyur halde bulunan virüsler bir hücreye girene kadar canlı ya da ölü olarak adlandıramayacağımız durumdadırlar. Canlı olup olmayacağı ancak uygun bir hücreye bağlanıp içine girerek hücrenin DNA ve RNA üreten organellerini ele geçirip geçirmemesine bağlı. Her iki virüs nadiren de olsa aynıo hücreye hgenetik matertallerini boşalttığında bu genetik materyaller karışarak yeni ve bağışıklık sistemimizin hiç tanımadığı yeni bir virüs oluşturabiliyor.
Bu şekilde mutasyon geçirmiş antijenik drift ya da kaymaya uğramış bir virüs ile daha önceden hiç karşılaşmadığımızdan bizim için tehlikeli. Bu nedenle aşı ile kazanılmış ve desteklenmiş bağışıklığımız bu tür yeni mutant virüslere karşı etkili olmuyor. :)
İlk cümle için aşikar birçok itiraz var. Her şeyden önce yeni koronavirüs salgını yerküreye yeni yayılan bir salgındır ve henüz birkaç aydır ölümlere sebep olabiliyor. Influenza virüsü için bahsedilen sayı 12 aylık bir veri. İkincisi, influenzanın dünya genelinde 1 milyar vakaya sebep olduğu düşünüldüğünde bahsedilen 250 bin ölüm mevsimsel grip hastalığının mortalitesini %0,025 yapar. Açık söylemek gerekirse 10 binde 2,5. Öte yandan yeni tip koronavirüs için elde edilen ilk bulgularda %4 civarında mortalite oranı hesaplandı. Yani şu anda yeni tip koronavirüs, bildiğimiz mevsimsel Influenza virüsü suşlarına kıyasla 150 katın üzerinde daha öldürücü görünüyor. Eğer yeni tip koronavirüs teorik olarak 1 milyar vaka sayısına ulaşırsa (umarız ulaşmaz) ve mortalite oranını %4 seviyesinde sürdürürse bu kaybedilmiş 40 milyon hasta demektir.
Üçüncüsü, mevsimsel grip hastalarının en ihtiyatlı tahminlere göre bile yarısından çoğu hastaneye başvurma ihtiyacı, reçeteli ilaç kullanım ihtiyacı, klinik takip ihtiyacı veya yoğun bakım şartlarında solunum desteği gibi ileri tetkik ve tedavi yükü oluşturan ihtiyaçlar duymamalarına karşın 70 yaşın üzerindeki COVID-19 hastalarının neredeyse dörtte biri hastaneye yatırılıyor. Dördüncü ve son olarak, kimse tarafından pek dile getirilmiyor ama Influenza virüsü ve sebep olduğu mevsimsel grip oldukça iyi araştırılmış ve tedavi modelleri geliştirilmiş, hatta risk grupları için yıllardır aşı üretim ve tedariği sağlanmaya devam eden tıbbî olgular. SARS-CoV2 ve COVID-19 hakkında ise buna kıyasla neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz! Edinilmiş direnç gelişecek mi? Mevcut antiviral ilaçlar işe yarayacak mı? Hastalığı atlatabilenlerin akciğerleri eski sağlığına kavuşacak mı? Salgın yazları gerileyecek mi? Bir dahaki kış yeniden mi atak yapacak? Aşı üretilebilirse vücutta uzun ömürlü bir bağışıklık mümkün olacak mı? Neden hipertansiyon ve diyabet hastaları daha ağır atlatıyor?
Yeni koronavirüs salgını abartılmıyor. Neresinden tutarsanız tutun, insanlık ölçeğinde bir sağlık krizi. İlk defa mı atlatıyoruz? Hayır, daha önce de benzerlerini atlatmıştık. Evet, 21. yüzyılın uzun ömürlü ve sağlıklı yaşam beklentisi belki de insanlık tarihinde ilk defa bir salgın hastalığa karşı böyle dramatik ve kitlesel tepki göstermemize sebep oluyor olabilir. Ama eğer insanlık olarak beklentilerimizi birkaç yüzyıl öncesinin sağlık beklentilerine çekmeye niyetli değilsek koronavirüs salgınını bir küresel kriz olarak ciddiye almalıyız.
Bu sözünü ettiğiniz açıklamalar toplum sağlığını çok riske atıyor. İnfluenza daha fazla öldürebilir ancak influenza yüzünden tüm yoğun bakım odaları dolup gerçek anlamıyla taşmıyor. Ancak coronada bu oluyor. Bu sebepten dolayı karantinadayız. Salgın yavaş gerçekleşsin ki sağlık hizmetleri, yoğun bakım üniteleri ve solunum cihazları herkese yetebilsin. Telaş değil ancak karantina kurallarına uymak hem sağlık personeli için hem de toplum sağlığı için, herkese tedavi şansının verilmesi için çok ama çok önemli...