Mutlaklık "tamam" demektir. Bilimin tek argümanı ise “devam”.
Gerçek ya da hakikat: Zamanın dayatması altında olan her şey gibi zamana mahkum bir kavram. Zamanın kendisinin değil, kendisine bağlı olarak ölçtüğü devinimin (değişimin-dönüşümün) bir dayatması.
Mutlak bilgi bilimin sahasının dışında bir bilgidir ve haliyle görelidir. Bilim, mutlak ifadesini kullandığı an kendi fişini çeker.
Bugüne kadar bu fişi çekmediği içindir ki sürekli gelişiyor. Kendine nesnel olarak sürekli öz eleştiri yapan başka bir alan da yok ve sürekli gelişen aynı zamanda…
Mutlaklık tamam demektir. Bilimin tek argümanı ise “devam”.
Elbette sınırlı zamanlar için “mutlak”a yakın derecede doğru ve gerçek var saydığımız bilgiler de mevcut. Günlük yaşamımızı kolaylaştıran, birbirimizi anlamayı sağlayan bilgiler gibi. Fakat bu sadece geçici bir süreliğine ortak dili ve bu ortak dilin sayesinde ortak hareketi, davranışı, işbirliğini sağlayan bir araçtan öteye geçemez. Yenisi gelene kadar...
Nitekim bilginin kendisi de iki farklı şekilde tanımlanmaktadır. İlki, “insan aklının alabileceği gerçek, olgu ve ilkelerin tümü” olarak tanımlanır iken, ikincisi, “bir konu ya da iş konusunda öğrenilen ya da öğretilen şeyler” şeklinde tanımlanmaktadır.
Ancak biz burada ilk tanımı temel alırsak mutlak olamayacağını da kabul etmiş oluruz.
Bilgi felsefesi epistemoloji açısından bilgiye ulaşmanın farklı yolları olduğu gibi, bilginin kendisi ile de ilgili farklı tanımlamaları (Bunun için bakınız; Epistemoloji) elbetteki var.
Fakat bu tanımlamalardan biri olan ve bilime temel teşkil eden Septisizm adıyla da bilinen Şüphecilik akımına göre ''Gerçek / doğru bilgi yoktur. Her bilgi ve olgu kişilerin olayları yorumlama kapasitesine ve algısına göre değişir. Bununla birlikte ''zaman'' kavramı da gerçek bilgiye ulaşmayı imkânsız kılar. Kişinin bir yıl önceki ve bir yıl sonraki düşünceleri bile farklılık gösterebildiğine göre, evrensel ve mutlak bir bilgiden bahsetmek söz konusu olamaz.” der.
Buradaki kasıt “agnostizm” olarak ifade edilen “bilinemezcilik” değil, bilginin de canlı bir organizma misali değişen her şeye göre sürekli değişim, dönüşüm , evrim geçirmek zorunda olduğudur. Bunu sağlayamayan bilginin işlevsizleşeceği ve yaşamdaki karşılığını yitireceği olgusudur.
Sonuçta bilgi dediğimiz şey bir bütün olarak evrenimizi tanımlama, yorumlama ve adlandırma biçimi ise, doğal olarak adlandırılan şey değiştikçe adlar da değişecektir. Değişim, dönüşüm kaçınılmazsa buna denk düşen sıfatların ve adlandırmaların bundan muaf olması mümkün değildir. En azından bilimsel bilgi için böyle…