Öncelikle beyin ile ilgili yanlış algıyı düzeltmek konuya dair bakış açısının değişmesi açısından önemlidir. İnsanlar normalde beyin denen 'et parçasının' et parçası olarak düşünüp gördüğünü duyduğunu sanıyor. Hayır bunları yapan özünde bir et parçası olarak nitelediğimiz şey değildir. Bunlar mikro seviyede beyinde hücreler yolu ile kurulan nöral ağlar ile gerçekleşir. Beyinde mikro seviyede bir ağ yapısı yani network vardır. Olaya bu nedenle 'et parçası' nitelemesi üzerinden görüyor duyuyor olarak bakanların bakış açısı bu anlamda hatalıdır. Beyinde nöranlar arası elektromanyetik etkileşime dayanan bir ağ etkileşimi vardır. Yani siz bir şeyi gördüğünüzde beyninizde görülenler bu ağ yapısına sinirler aracılığı ile dönüştürülmektedir.
Bunu anladıktan sonra sorunuza gelirsek anestezi etkisi beynin işte bu nöral ağlarında meydana gelen değişimlere dayanır. Bu konuda maymunlar üzerinde yapılan ölçümler anestezik etkinin beynin nöral ağlarındaki frekansın düşmesine neden olduğunu göstermiştir. Normalde 4-100 hertz (saniye 4-100 etkileşim) olan çalışma hızının 1 hertze düştüğü bulgulanmış. Aynı zamanda beynin uygun bölgesine uygun elektrik verildiğinde maymunun anında kendine geldiği görülmüş[1]. Bu da beyindeki elektrik aktivitesinin belli bir aralıkta olduğunu ve olması gerektiğini gösteriyor. Anestezi etkisi altında beynimizin bilinci doğuran neo korteks (yeni kabuk) bölümünde de muhtemelen aynı durum ile bilinç kaybı yaşanıyor. Bu da sizin bilinç deneyimi olarak 'gidip geri gelmenizi' yani bilinç kaybında beyinde neler olduğunu bize açıklar. Ölüm halinde de bu nöranlar arası ağ bağlantıları hücreler öldüğü için doğa olarak kopar kaybolur. Ancak bu defa geri dönülemez şekilde bu olur. Böylece bilinç olarak geri dönememiş olursunuz. Bir nevi beyninizin şalteri kapanmakta ve elektiriği kesilmiş olmaktadır ve nöral devrelerde ki elektirik bağlantıları kesilmektedir. Yani her iki halde aslında bilinç deneyimi olarak sonuçları itibariyle birbirine çok benzer ancak fark geri dönmede veya dönememededir. Uyku hali de benzeri bir duruma muhtemelen karşılık gelir ancak burada da geri döner bilinçli haliniz. Bu nedenle bilinç deneyiminde yaşananlar bakımından yaşadığınızın ölüm hali ile özdeş olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü siz her iki halde de bilinçli halinizi kaybederek zaman kavramını ve varlık algısını yitirdiniz. Size bu durumdayken ne kadar süre geçtiğini sorsak tahmin etmeniz mümkün değildir. Geri döndüğünüzde ise tekrar varoluşa uyandınız. Aslında bu çok garip bir durumdur. Var Olmayı yada olmamayı ne belirliyor sorusuna dair bu bize önemli ipuçları verir. Çünkü 'ben varım' diyemediğinız sürece varlığınızın yeterince farkında olamaz ve aslında yok sayılırsınız. Bilinçsizlik halinde yada yeterli bilinç seviyesi yoksa sizin varlığınız kendiniz için anlamını yitirir ve böyle bir durumda varsanız bile varlığınız sizin dışınızdaki bilinçi yeterli seviyede olanlar için anlamlıdır.
Her ne kadar ruh tartışmaları çoğu kişi tarafından maddesel bir duruma indirgense de ruh ile bilinci aynı şey olarak algılarsanız bahsettiğiniz durumda bedeninizden bilinciniz kaybolmuş olur. Bilinç dediğimiz olgu nöral ağlar arasındaki belli bir özelliğe dayanan kararlı ağ yapısıdır. Bu ağ yapısı evrende belli bir formatta olursa bilinç ortaya çıkıyor demektir. Burada canlılık ve cansızlık (dirilik veya ölülük) durumunu da mikro seviyedeki elektromanyetik etkileşimin belirlediğini anlıyoruz. Canlı yapılarda bu sinirsel ağ varlığını korurken ölen bedende bu sinirsel elektromanyetik etkileşim sona etmektedir.