Çin'in tarihine baktığınızda her zaman kendi kendine yettiği ve politik olarak nispeten stabil bir bölgede olduğu görülüyor. Bundan 30 yıl önce de Dünya'nın en büyük 7. ekonomosiydi. Günümüzde Dünya'nın en büyük 2. ekonomisi olması ve ABD'yi zorluyor olması ile ilgili teoriler linkteki Yale Üniversitesi'nden Prof. Shapiro'nun ders notlarında özetlenmeye çalışılmış.
Ilk önce bu yükselişin Komunist Sovyet Rusya'sının çöküşünden sonra komünist ülkelerin (Vietnam, Çin...) ve Sovyet Rusya'sından ayrılan diğer ülkelerin komünist rejimin ardından toparlanmaları ve tekrar komunizme dönmemeleri için özellikle ABD ve diğer Batılı devletler tarafından desteklenmesinin bir stratejik hamle olduğunu göz önünde bulundurmak gerek.
Ayrıca Çin'in şimdiye değin şu gibi avantajlara sahip olduğu görülüyor:
- Geç sanayileşme/gelişme: ilk gelişen ülkeler tüm sistemleri sıfırdan, deneme yanılma yoluyla kurarken Çin gibi sonradan gelişen ülkeler bazı adım ve safhaları yaşamak zorunda kalmadı. Örneğin bankacılık sistemi için cep telefonundan bankacılık yapılabiliyorken banka açmak gibi bir adımı kolaylıkla atlayabiliyorsunuz.
- başlangıçta nüfusun çoğunluğunun kırsalda oluşu: nüfusun %80'i kırsalda ve ancak %20'si şehirlerdeyken şehirleri planlayıp nüfusu planlı geliştirilmiş sanayi ve ticaret yerleşkelerine taşımak kolay oldu. Bugün Çin'in nüfusunun nerdeyse %80'i şehirlerde.
- Konfüçyus öğretileri'nden uzaklaşmak. Bugün Kuzey Kore gibi ülkeler hala Konfüçyus izinde giderken Çin kendi politikasını geliştirdi.
- Eğitime yatırım. Eğitime büyük yatırım yapıldı ve halen Çin Dünya'nın diğer üniversitelerine öğrenci göndermeye devam ediyor.
- aşamalı değişim: Çin'in Maocu komunizmi henüz çok yerleşmemişti ve oluşturdukları özel ekonomik bölgeler'de (en gelişmişi Şangay oldu) ticaret ve kapitalist ekonomi izleyebildiler. Zamanla bu bölgeler yaygınlaştırıldı ve ekonomiyi de sadece belirli sektörlerde kapitalist/neoliberal değerlerle yönetirken topyekün bir sistem değişimine gitmediler.
- Mao döneminde gerçekleştirilen kamulaşmanın ardından özel sektörü de geliştirdiler ve özel sektör ile kamu sektörleri arasında temiz bir rekabeti gerçekleştirebildiler.
- ihracat odaklı büyüme modeli: büyümeyi üretim ve ihracat odaklı kurdular. Bunun için en başta sadece ucuz ürünleri, yüksek iş gücüne dayalı, fikri mülkiyet hakkı ve çalışanlara sosyal güvence gibi mevhumları göz ardı ederek yüksek miktarda üretip ihrac etmeye odaklandılar. Çin'in çok geniş bir coğrafyada ve yeraktı zenginliklerinin fazla olması gibi avantajlar yüksek miktarda üretimi mümkün kıldı. Ama bugün bu üretimde doğanın tahribatı, çalışanların ve vatandaşların sosyal hakları, ürün geliştirmede kopyalama ve telif haklarına sadık kalmama gibi sorunları görüyoruz. Özellikle son yıllarda Almanya ile ekonomik yakınlaşmalarda bu gibi hakların Çin tarafından gözetilmemesi uluslararası problemler oluşturdu.
- buna rağmen Çin'in yolsuzluk ve rüşvet konusunda sıfır tolerans göstermesi; politikacıları eleştirememenize rağmen rüşvet veya yolsuzlukla ilgili konularda çok sıkı kontrol edilebildikleri ve yargılandıkları görülüyor. Ayrıyeten uluslararası yatırımcıların hukuki problemlerini çözmek için özel mahkemeler ve yasalar geliştirilmiş. Bu da Çin'in güvenilirliğini ve yabancı yatırımcılar için tercih edilebilirliğini arttırmış.
- liderlik: Otoriter sistemler kendini yenileyebilen veya yenileyemeyenler olarak sınıflanabiliyor. Yönetimin babadan oğula geçtiği (Arap şeyhleri gibi) sistemlerin kendini yenileyebilme ihtimalinin düşük olduğu görülüyor. Bugün Çin, Güney Kore, Vietnam gibi ekonomik büyümede başarılı otoriter sistemler karizmatik liderlerle yönetilmiyor ve buna dikkat ediliyor. Çin de Mao'dan sonra karizmatik liderlerden kaçındı.
Kaynaklar
- Y. Courses. Kominist Siyaset Ile Kapitalist Ekonominin Füzyonu: Çin Ve Viyetnam. (17 Eylül 2019). Alındığı Tarih: 19 Aralık 2020. Alındığı Yer: | Arşiv Bağlantısı