İlkokul, ortaokul ve lisede fizik derslerinde rengi genellikle optik konusunda incelediğimiz için RGB önplanda oluyor idi. Hatta ortaokulda deneysel olarak üç tane farklı ışık dalgası yayan fenerlerle beyaz dalga oluşturmaya çalışmışlardır. Resim dersinde ise sulu boya, pastel boya gibi materyallerdeki renkler karıştırıldıkça genellikle matlaşmaktadır ( diğer bi' tabirle subtractive (eksiltici) renklerin ışık dalgasını az çok absorbe etmesi)
Kırmızı, yeşil ve mavi ışık bileşenleri eşit miktarlarda birleştirildiğinde beyaz ışığı tam olarak oluşturur. Buna "Işığın Primer Renk Modeli" diyebiliriz. Ancak resim kağıdı ya da tual üzerinde gördüğümüz renkler, üzerine düşen beyaz ışıktan bize yansıyanlardır. Yani resmin renkli tabakasını oluşturan pigmentler beyaz ışığın belli bileşenlerini soğurup kalanı yansıtırlar. Bu yüzden resim sanatında "Işığın Soğurma Modeli"nden söz edebiliriz. Beyaz ışıktan ayırarak oluşturduğumuz yeşil ve kırmızı ışığı birleştirdiğimizde oluşan sarı rengi veren pigmentlerin kimyasal olarak soğurduğu ışık mavidir. Gördüğümüz sarı renk mavi soğurulduktan sonra kalan yeşil ve kırmızıdır. Bu durumda Primer yeşil, mavi ve kırmızı renkleri oluşturmak için kullanılan pigmentler bu ışıkları bırakıp kalanı soğuran Sarı(Maviyi soğuran), Eflatun (yeşili soğuran) ve Camgöbeği (Kırmızıyı soğuran) renkleri olmalıdır. Ancak Newton zamanında Camgöbeği yerine Mavi, Leylak yerine Kırmızı kullanıldığı için Kırmızı Mavi ve Sarı modeli diye yerleşmiştir. Aslında bu model (Kırmızı, Mavi, Sarı) tam dengeli değildir. Spektral bileşenlerin tamamını dengeli biçimde vermez. Tek rengi soğuran pigmentlerden oluşan (Sarı, Eflatun, Camgöbeği) gerçek soğurma modelidir.