Her canlı daha iyi üremek ve yaşamak için evrimleşir. Evrimin esas amacı canlıyı olabildiğince yaşatmak ve neslini kolay bir şekilde sürdürmesini sağlamaktır. Peki evrimin amacı bu ise neden evrim canlıyı ölümsüzleştirmez? Neden sonraki nesillere bel bağlar da canlıyı aracı olarak kullanır?
Evrim üzerine yaptığınız tespitlerde bir yanlış anlaşılma var: Evrimin esas amacı, canlıyı olabildiğince yaşatmak değildir. Evrim, canlıların, çevre şartları ile uyumlu olabildikleri sürece varlıklarını sürdürebileceği gerçeğinin bilimsel bir açıklamasıdır. Ve çevreye uyum sağlayabilmek için canlıların belirli özellikleri değişim geçirmek zorundadır ve bunun olabilmesi için de yeni nesiller dünyaya gelmelidir. Değişen çevre şartlarına uyum ancak doğal seçilim dediğimiz, belirli vasıfları içeren bireylerin hayatta kalması ve üremesi ile mümkün olur. Tek bir birey, yüzlerce binlerce yıl hayatta kalsa o bireyin çevreye uyum sağlama becerisi, aynı sürede onlarca bireyin dünyaya gelmesinden çok daha az olacaktır.
Ama bu gerçek bir yana ölüm, entropi yasası nedeniyle kaçınılmaz bir durumdur. Bu yasaya göre bir sistemdeki düzensizlik sürekli artar. Canlılar da belirli dinamikler ile hayatiyetlerini sürdüren sistemli yapılardır. Ve belirli süreler bu sistem düzenli biçimde çalışır ve bir seviyeden sonra düzensizleşir ve sistem çöker. Bu da ölüm demektir zaten.
Şöyle bir örnekle açıklayayım: Diyelim ki (ki gerçekten öyle) Dünya ısınıyor. Sıcaklıklar artıyor. Bunun nedeninin sera gazları değil Dünyanın maruz kaldığı güneşlenme sürelerinin artması olduğunu varsayalım. Bir toplulukta 10 birey var. Bunların 5'i açık renk tenli. 5'i koyu renk tenli. Bu topluluğun eskiye göre çok daha fazla güneş ışığına maruz kalması durumunda ne olur? Açık renk tenli bireyler bu güneşlenmeden kötü etkilenir ve hayati yeterlilikleri, koyu renk tenli bireylere göre daha az olur. Şimdi bu durumda, bu bireylerin yüzlerce yıl yaşaması evrimsel olarak avantaj mıdır? Hayır. Aksine o bireyler üreyemeden ölürlerse koyu renk tenli bireylerin koyu renk tenli çocukları ile o topluluk değişen koşullara daha çabuk uyum sağlamış olur.
Bu nedenle canlıların yaşam süreleri genellikle kendi hayati yeterliliklerine ulaşacak, üreyecek ve sonrasında çocuklarını hayati yeterliliğe ulaştıracak ve sonrasında da ölecek şekilde biçimlenmiştir. Aynı bireyin onlarca nesil vermesi evrimsel açıdan dezavantajdır. Çünkü o çocuklar birbirlerine benzeyeceklerdir. Ancak aynı sürede 10 ayrı nesil ürerse çevre şartlarına uyum çok daha hızlı ve kolay olur.
Canlıların belli bir ömrü olması evrimin lehine olan bir seçilim. Sürekli üreyen bireyin genetik zenginliği bunun yerine popülasyona yeni katılan bireylerin genetik katkısından daha zayıf kalacaktır. Kaynakların belli bir limiti olduğuna göre aynı kaynaktan daha büyük bir genetik birikime ulaşmak soyların daha uzun erimli sürdürülebilirliğini garanti altına alır. Aynı şartı sağlayan sürekli hayatta kalan bireyler durumunda kaynak kıtlığı nedeniyle yaşam çok daha tehlikeli bir pozisyona düşecektir; bir yanda kaynak sıkıntısı ve aynı zamanda giderek fakirleşen gen havuzu. Daha dar genetik miras her zaman daha riskli bir uyum başarısı getirir; akraba evliliğini düşünün, risk artar. Canlılık en kısa zamanda maksimum genetik çeşitlilik edinimi yönünde çalışır ve bu anlamda entropinin karşısında daha güçlü bir ele sahip olur. Canlı yaşam doğanın yasalarını milyonlarca yıl süren (başlangıcı 3,5 milyar yıl önce) mücadeleler sonucunda çok iyi çözümlemiş görünüyor, elini çabuk tutup eşit zamanda daha fazla üremek; daha çeşitli ve en iyi uyum başarısına sahip genleri hayata tutturmak.
Evrimsel süreçte neden bunu önleyecek mekanizmalar ortaya çıkmadı? Neden hücrelerimiz sonsuz ömürlü olmadılar? Çünkü evrim böyle çalışan bir doğa yasası değil!
Bir düşünün, evrimden beklentiniz nedir? Örneğin 70 yaşındaki bir birey basit fiziksel nedenlerle ölürken, bunun evrim tarafından durdurulmasını bekliyorsunuz diyelim. Ancak evrimsel süreci devam ettiren tek şey, üreme çağına kadar hayatta kalıp, sonra üreyebilmek! O noktadan itibaren artık evrimsel sürecin yapabileceği bir şey yok; siz zaten çoktan üremişsiniz ve kendinize ait genleri gelecek nesillere aktarmışsınız demektir.
Unutmayın, evrim bir bilinç, bir zeka, bir deha değil. Bir doğa yasası. Kütleçekiminden farksız. Evrimden bizi üreme çağından sonra da şekillendirmeye devam etmesini istemek, "Kütleçekim neden ara sıra uçmamıza izin vermiyor?" demek gibi bir şeydir.
Canlılar için en verimli olan, olabildiğince erken üreme çağına erişmek ve yavrular üreterek genlerini aktarmaktır. Sonrasında da bunların bakımını yapıp, mümkünse onları üreme çağına kadar yetiştirmek, belki şanslıysanız torunlarınızın da üreme çağına gelmesine yardımcı olmak. Bundan fazlasını beklemek istatistiki olarak pek anlamlı değil, çünkü artık o ata bireyin var olmaya devam etmesi için doğada ek fayda yaratacak bir neden bulunmuyor. Başarılı oldu, üredi ve kendi genlerini gelecek nesillere aktardı. Yaşamın temel şartlarını yerine getirmiş oldu.
Biz, kendi iyiliğimiz açısından düşündüğümüz için ölümsüz olmak istiyoruz, bu nedenle doğa yasalarını da bencil bir şekilde yorumluyoruz. Ancak bu yasaların bir bilinci yok ve söz konusu evrim olduğunda, spesifik bir bireyin ihtiyaçlarının hiçbir değer yok. Önemli olan, türün genel popülasyonu ve bu popülasyonun devamlılığı... Bu devamlılık da değişen çevre şartlarına uyabilmek için bir noktada avantaj ve dezavantajlarına göre ayıklanmalı, yoksa yeni çevre şartları altında dezavantajlı genlere sahip olanlar da kısıtlı olan kaynakları tüketmeye devam eder, türün soyunu tehdit ederdi.
Daha fazla bilgi için kaynaklara bakabilirsiniz.