Uygar, Medeni, Çağdaş!
Döneminin seviyesine uygun bir zihne ve buna denk pratiğe ( yaşama) sahip olana uygar, bunun Arapça karşılığı olarak ve bunun şehirli olmakla mümkün olacağı anlamında medeni ifadesini kullanırız. Çağdaş kelimesi ise daha çok aynı çağda yaşayan anlamında kullanılır.
Dikkat ederseniz hiç birinde özel olarak örneklere yer verilmez. Toplum bir bütün olarak ele alınır ve o toplumun kümülatif seviyesi baz alınarak tanımlamalar güncellenir. Bu güncellemelerden biri de bugün modernite adını almıştır.
Fakat özel bağlamlarda bu kavramlara atfen değerlendirmeler de yok değil. Genellikle toplumun o an itibarı ile geldiği aşama gereği insanlaşma seviyesi baz alınarak yapılan değerlendirmelerde, türümüzün zihinsel gelişiminin etik gelişim ile, teknolojik gelişiminin yaşam standartlarının gelişimi ile ne denli paralel olduğu bakılan başat parametrelerdir.
Sizler de takdir edersiniz ki ilkel komünal toplum sonrasından bu yana ve özel mülkiyetin türeyişi ile birlikte hiç bir toplumsal aşamada türümüzün geneli için ortak bir standart olmamıştır. Hatta son ve içinde olduğumuz kapitalist toplumsal ve ekonomik düzende bu standardın küresel ölçekte ne denli esnek olduğuna sevgili Ahmet Arif dizelerinde çok öz bir biçimde yer vermiştir: Düşün; uzay çağında bir ayağımız, ham çarık, kıl çorapta olsa da biri…
İşte buna siyasi literatürde kapitalizmin eşitsiz gelişim yasası deniyor. Hal böyle olunca; gezegenimizin bir yerinde bir azınlık uzay çağının arifesinde iken öte tarafta ve kademeli olarak ilkel sayılacak denli yaşama mahkum türdeşlerimiz de aynı çağın içinde yaşamlarını sürdürmeye mahkum edilebiliyor.
İşte bilimin bu güne kadar yaşamda somutladığı “her şey ileriye akar” argümanının altının görece boşalmasının ve bu soruyu sordurtmanın temelinde yatan ne yazık ki bu derin uçurumdur.
Ancak iyimser bir bakış ile totalde baktığımızda hala bilimin ne denli haklı olduğu ve hala her şeyin ileriye doğru aktığı gerçeği ile karşılaşırız.
Yoksa eskinin, ne kadar eski olduğunun önemi olmaksızın hem daha modern olması mümkün değil hem de modernlik zamana ve mekana dayalı olarak bir ölçü koyduğundan kıyaslamak da doğru değil…
Yeni olana, kaçınılmaz gelene bu yenide ve gelende kendisine yer olamayacağını bilimsel olarak görenlerin (egemen asalakların) , ısrarla tarihimizi ve evrimimizi gerisin geri sarma, duraklatma, yavaşlatma uğraşı boşunadır. Vakti gelenin önünde hiçbir güç duramaz… Sevgiyle…
Kaynaklar
- Server Tanilli. (1984). Yüzyılların Gerçeği Ve Mirası 4 Cilt. Yayınevi: Say Yayınları. sf: 2569.
- Sinan Canan. (2022). İfa (İnsanın Fabrika Ayarları 1,2,3). Yayınevi: Tuti Kitap. sf: 552.